banner564

İş, kusur yarışına döndü

Başbakanlık önü, yağmur sicim gibi yağıyor, gençler Hükümet istifa diye bağırıyor. Polis, Başbakanlık kapısı ardında barikat kurmuş bekliyor. Yağan yağmur hem eylemcileri, hem eylemcileri durdurmakla görevli polisleri, hem de tüm bu olup biteni görüntülemeye çalışan basın mensuplarını ıslatıyor.
Eylem giderek kalabalıklaşıyor, sendikacılar da geliyor ve çocukları ön saflardan çekip Başbakanlığın kapısına sarılıyorlar. Sonra itiş kakış arbede…
Başbakanlık Müsteşarı Olgun Amcaoğlu, eylem yapan çocukların “Arkadaşımızın cenazesine gitmek istiyoruz” talebini hemen yerine getiriyor ve çocuklara 2 minibüs bir de otobüs tahsis ediyor.
Cenazeye katılmayıp da Lefkoşa’dan köylere gitmek isteyen eylem yapan gençler için de Başbakanlık önüne 11 tane minibüs çağrılıyor. 
Yani eylem için geldikleri Başbakanlıktan isteyeni otobüs ile terminale götürüyorlar isteyeni arkadaşının cenazesine.
Ama ne hikmet ise Başbakanlık önünde bekleyenler var. Bir bakıyorsunuz daha 6 ay önceki hükümet döneminde müdür, müsteşar olanlar. 
Bir bakıyorsunuz daha 6 ay öncesine kadar Bakan olanlar, vekillik yapanlar…
İyi de yol kusurlu ise sizin hiç mi suçunuz yoktu? Sizin döneminizde de canlar yanmadı mı? 
Hepsini bir kenara koyun acı üzerinden siyaset yapmak neyin nesi. Ölen çocukların hangi partiyi hangi takımı tuttuğunu kim biliyor ki? 
Eğer bir sorumlu var ise hepimiz değil miyiz? Var mı bunun aksinde bir düşüncesi olan.
Kısacası sap ile saman gene karıştı birbirine. Kimin daha çok kusuru var kimin daha az kusuru var. Aslında ne önemi var, gidenleri geri getirebiliyor muyuz? 

Ne olacak bu Lefkoşa?
Şimdi konu başka tartışma başka ama Lefkoşa’da çile geri döndü. Yıllar geçiyor çilenin adı ve adresi değişmiyor.
Ne olacak bu Lefkoşa’nın hali.
Her yıl ilk yağmursa sulara teslim oluyoruz. Başbakanlık önünde eylem yapanlar bunu da görün. Cumhurbaşkanı Akıncı, LTB’yi ve belediye meclis üyelerini acil toplantıya çağırsın. 
Son bulsun artık Lefkoşa’nın bu su basma çilesi, çamur deryasında işe gelip gitmeyi kim istiyor ki?

Utanıyorum!
Öyle bir kaza ki, bizi özetledi... 
Kanatarak, acıtarak, öldürerek!!! 
1- Kayıt dışı çalışan, benzer suçtan sabıkalı bir şoför,
2- Sigortasız olduğu halde kamu taşımacılığı yapan bir sürücü,
3- Ölüm tuzaklarıyla dolu bir yol,
4- Bulunduğumuz coğrafyaya uyum sağlamama pişkinliğiyle ayarlanmış saatler nedeniyle gayri insani koşullarda yolculuk zorunluluğu. 
Daha ne olsun! 
Hepimizin, ama az, ama çok suçu var. 
Ben kendi payıma olanı üstleniyor ve utanıyorum. 
Şimdi acının isyana dönüştüğü haldir yaşanan, eylem de olmalı, protesto da. 
Başka kayıplar olmasın diye gelişen isyana "SİYASİDİR" deyip kulak tıkamak, kayıtsız kalmak yeni acıların sebebi olmaktır!!!
Erkut Şahali

MESAJLAR
Mustafa AKINCI: Trafik konusundan sonra Lefkoşa’yı basan sel suları içinde harekete geçecek misiniz? Örneğin Lefkoşa Belediye başkanı ile belediye meclis üyelerini de toplantıya çağıracak mısınız? 
Hüseyin ÖZGÜRGÜN: Başbakanlık olarak zaten bir süreden bu yana çalışma saatleri konusunda sendikalarla görüşüyordunuz. Bu konuda nihai kararı önümüzdeki hafta verecek misiniz? 
Serdar DENKTAŞ: Eylemcilerin size karşı söyledikleri sözler çok gücünüze gitmiş. Üzülmeyin diyeceğim ama olmayacak, bu gençleri bu hale acaba kimler soktu? 
Mehmet HARMANCI: Bir yağmura teslim oldu Lefkoşa gene. Eğer sağanak yağmurlar bir iki gün daha devam ederse Allah acısın hepimizi. 
Olgun AMCAOĞLU: Adınız gibi dün oldukça olgun davrandınız ve eylemci gençlerin isteklerini anında yerine getirdiniz. Ancak sendikacılar ile baş başa kalınca işin şeklide değişti değil mi? 
Kemal DÜRÜST: Birileri fena halde kafayı size takmış durumda. Ne yapsanız onların derdi sizsiniz. Ne yollarla ne kazalarla ilgileri var. Varsa yoksa tek dertleri sizsiniz. 
Şener ELCİL: Dün sabah bir TV kanalında Bakan Dürüst’ün kaza gecesi yemekte olduğunu söylediniz. Bakanın cevabı gecikmeyince de özür dilediniz. Bu kadar basit mi? 
Ziya ÖZTÜRKLER: Ankara’da yoğun temaslar yapıp ülkeye dönmüşsünüz. Yakında yükseköğretimde bazı adımları atmaya hazırlanıyormuşsunuz. Zamanı geldi demek ki. 
Levent YÜKSEK: Hafta sonu oynanacak Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi için sizde Kadıköy’de olacak mısınız? Sizin ayağınız o stada uğurlu geliyor diyorlar. 
Asaf ŞENOL: Yani ille de müsteşar olmanıza gerek yok. Müsteşar maaşı ile müşavir olarak sizde sorumluydunuz bir dönem Başbakanlıkta. Olayı çaptırmayalım lütfen. 
Ejder ASLANBABA: Yani son günlerdeki olaylar sizi de çileden çıkartmış ve sosyal medya ya geri dönmüşsünüz. Yakında ekranlara da çıkarsanız hiç şaşmayacağız. 
Oshan SABIRLI: İnan hepimizin içinden geçiyor sosyal medya hesaplarımızı kapatmak, hatta cep telefonlarını bir köşeye atmak. 
Latif AKÇA: At izi ile it izinin birbirine karışmaması gerekiyor demişti Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bizde de durum pek farklı değil hani. O kadar çok iz var ki? 
Biray DELİCEIRMAK: Dün akşam Girne’de az kalsın sel sularına kapılıp gidecekmişsiniz. Aman böyle durumlar için koltuğunuz altına can yeleği koymayı unutmayın. 
Ayten DENİZ: Deniz Plaza’nın eşantiyon olarak dağıttığı şemsiyeler dün tüm çocukların elindeydi eylemde. Demek ki doğru bir seçim yapmışsınız promosyon olarak. Gençlerimiz kuzeyden değil Deniz Plazadan alış-veriş yapıyor.
YORUM EKLE

banner471

banner474