banner564

Jeopolitik Parantezler (3)

Bugün Geniş Açı sayfamda Türkiye'nin an itibariyle içinde olduğu parantezleri Türkiye'nin çeşitli Köşe Yazarları tarafından yapılan yorumlara yer vermk istiyorum.
   Bir başka gün kendi yorumumu Türkiye-İran-Rusya-Suriye-Kuzey Irak-İsrail-Irak-Kıbrıs-AB-ABD eksenlerinde yazmaya çalışacağım.
   Türkiye'nin Suriye zemininde Rusya ile olası bir savaş için yorum kirliliği vardır. Ben bu konuda en güvenilir gazetecileri takip etmeye karar verdim. Zira, birçok şanlı köşe yazarı maalesef maksatlı yorumlar yapmaktadır.
   Tercih ettiğim gazeteciler şunlardır :
   - Güneri Civaoğlu (Milliyet başyazarı)
   - Mehmet Barlas (Sabah başyazarı)
   - Okan Müderrisoğlu (Sabah Ankara Temsilcisi)
   - İbrahim Karagül (Yenişafak Genel Yayın Yönetmeni)
OKAN MÜDERRİSOĞLU
Karar anı... "NATO Gücü- Milli Ordu" dengesi 
Türkiye, tarihi bir karar aşamasında... Aslında bu büyük sınama Suriye iç savaşı boyunca birkaç kez yaşandı. Değişik gerekçeler ve kaygılarla muhtemel adımlar ertelendi. Ama bugün yeniden, hızlı ve nihai değerlendirme kaçınılmaz.
Temel soru şu: "Türkiye'nin milli güvenlik sınırları nerede başlıyor?" Bu sorunun yanıtı "siyasi, askeri, istihbari ve diplomatik" aksiyonların yönünü de belirleyecek kadar önemli.
Bugün, terörle mücadelede gösterilen siyasi kararlılıkla asker-polis-istihbarat işbirliğinin geçmişte görülmeyen uyumu, sınırlarımızın ötesinde olup bitenlerle ilgili de benzeri tavır beklentisini artırıyor. Yani... Devletin tüm kurumlarının anlayış birliği tesis ettiği terörü etkisizleştirme ekseni, sınır ötesi güvenlik bağlamında da sergilenmeli. 

***
Suriye krizi başladığı andan itibaren Türkiye'nin temel tezi, "güvenli insani bölge ve uçuşa yasak bölge" kurulması üzerineydi. Bu tezin ileri sürüldüğü 2013 başlarında DEAŞ terörü Irak- Suriye coğrafyasını henüz teslim almamıştı. AB'nin başını çektiği, ABD'nin desteklediği bir grup ülke tampon bölge için "Srebrenitsa" benzetmesi yaptı. "Terör örgütlerinin hedefi olur. Bu bölgeyi koruyamayız" diye ipe un serdi. Gözler TSK'ya çevrildiğinde ise asker ihtiyatlıydı. BM kararı, NATO inisiyatifi, koalisyon gücü kurulması gibi gereklilikleri sıraladı. Eski Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel'in emekliliğine yakın günlerin gündemi bu kritik nokta idi. TSK; sınır ötesine tek başına girmeyi riskli bulunca, ABD kendi eliyle büyüttüğü DEAŞ'ı yok etme önceliğini, Esad rejimi katliamlarını durdurma planının önüne koydu. Böylece, terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD ve silahlı unsuru YPG, ABD için "laik Kürt kimliği" ile DEAŞ'a karşı savaşın "kara gücüne" dönüşüverdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sert bir şekilde ifade ettiği PYD gerçeğine rağmen, ABD aylar öncesinden PYD- YPG unsurlarını sahada piyade aparatı olarak konuşlandırdı. Halihazırda değişen bir şey de yok. Bu gerilim kolay düşecek gibi değil. 

***
Spekülatif senaryo ise ABD'nin, Kandil'deki PKK lider kadrosunun tasfiyesini sağlayacak girişimlerde bulunması ama PYD'nin, Suriye'nin kuzeyinde federatif yapı olmasına geçit vermesi yönünde. Azez -Cerablus hattını şimdilik PYD'den uzak tutan ABD, Suriye'de ateşkes sonrası bu bölgeyi de PYD bileşimli Kürt gruplara bırakma eğiliminde. Rusya'nın hava operasyonlarının PYD'ye yaradığı da bilinen gerçek. 
***
Gelinen aşamada... Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "NATO fonksiyonu ile Milli Ordu karakteri" arasındaki hassas denge çok mühim. Suriye krizi boyunca büyük bedel ödeyen Türkiye, Halep'le ve ılımlı muhalefetle bağlantısının kesilmesini, yüz binlerce insanın sınırına yığılmasını "defansif anlayışla mı" karşılayacak? Veya o insanları sınırın öte yanında tutmaya çabalarken, milli güvenlik sınırlarını da dikkate alarak insani ve koruma amaçlı karşı hamle mi yapacak?
Eldeki veriler... Rusya ve ABD'nin anlaştığı örtülü planın ve Suriye'deki fiili durumun veri kabul edilmesini, sadece siyasi sınırlara odaklanılmasını savunan askeri pozisyona işaret ediyor. Ülkeyi yönetenlerin son derece sağduyulu olduğuna, savaş macerasından uzak durduğuna kuşku yok. Bu, hepimizin dileği. Ama hiç olmazsa sınırımızın dibindeki trajediyle uluslararası toplumun sert biçimde yüzleştirilerek, sınır ötesinde 'askeri teminatlı insani hat oluşturulmasını' ve milli sınırların buna göre korunmasını düşünmek gerekiyor!
İbrahim Karagül
Türkiye’yi Kobani’den, Kamışlı’dan vuruyorlar 
Türkiye'nin Suriye'de PKK/PYD'yi (YPG) vurması birbaşlangıçtır. Devamı gelecektir, gelmelidir de. Sadece Azez-Cerablus arasındaki bölgeyi tehdit eden PYD unsurları değil, Kuzey Koridoru diye çizilen, Kuzey Irak'tan Akdeniz'e ulaşan kuşaktaki bütün PYD unsurları vurulmalıdır. Ne kadar ABD desteği olursa olsun, ne kadar Rusya ve İran desteği olursa olsun bu yapılmalıdır. Türkiye için bu kuşağa yayılan tehditle yüzleşme, onu etkisizleştirmevakti çoktan gelmiştir. Çok az bir gecikme, ihmal bile çok ağır sonuçlara yol açacaktır.
Çünkü bu artık bir terör meselesi değildir. Hem içeride hem de dışarıda verilen mücadele, dar anlamda terörle mücadele değildir. Birulusal savunma refleksidir, içerideki iç işgali sona erdirme meselesidir, Suriye'den gelen ve çokuluslu bir irade ile yönetilen tehdidi ortadan kaldırma meselesidir.
(…..)
Türkiye önceki akşamdan bu yana Azez-Cerablus arasında kalan bölgeyi tehdit eden PKK/PYD hedeflerini vuruyor. Bir hafta içinde muhaliflerin denetimindeki bu bölgeye saldırılar başlayacak, muhalifler tasfiye edilip bölge Rusya-İran ve rejimin denetimine geçecekti.Plan bu şekilde hazırlanmıştı. Suriye ile ilgili ateşkes konusu da buna göre biçimlendirilmişti.
Bölge Türkiye'ye tamamen kapatılacak, sonrasında da içerideki muhalifler imha edilecekti. Türkiye için Suriye kapısı ebediyyen kapanmış olacaktı. Suriye meselesi de böylece Rusya ve İran'ın istediği şekilde kontrol altına alınacaktı. Türkiye devre dışı bırakılacak,en büyük kaybeden olarak tarihe geçecekti.
(…..)
Artık o mühimmat depolarındaki silahlar ABD'den mi geldi Rusya'dan veya İran'dan mı geldi, bilmiyoruz. Bu üç ülkenin de açık açık destek verdiği PKK unsurlarının vurulması sadece bölgenin korunmasının ötesinde anlamlar içeriyor. Onların verdiği mühimmat depoları ve çizdikleri sınırlar vuruluyordu.
Bu, Türkiye'nin meşru ve en doğal refleksidir. PKK ile nasıl mücadele ediliyorsa, Cizre'de nasıl bir süpürme harekatı yapılıyorsa Suriye tarafında olanlar da aynı şekilde Türkiye'yi tehdit ediyordu ve aynı operasyona maruz bırakılmalıydı. Çünkü Kamışlı'daki hazırlık, Kobani'deki hazırlık, diğer bölgelerdeki hazırlık sadece Suriye'nin kuzeyinde bazı bölgeleri denetlemekle sınırlı değil, doğrudanTürkiye ile büyük bir hesaplaşmanın hazırlıklarıydı.
(…..)
Kobani, Kamışlı ve diğer bölgelerden Türkiye içlerine insan ve silah sevkıyatı yapılması, hazırlığı yapılan savaşın sınırlarını ortadan kaldırmıştır. Cizre ne ise Kobani o olmuş, Kamışlı ne ise Nusaybin o olmuştur. Ve durum güvenlik tehdidi olmanın da ötesine geçmiş, bir savaş durumuna dönüşmüştür.
Çok büyük bir oyun oynanıyor. Coğrafyamızda hiçbir ülke bu yeni oyunun dışında kalamayacak. 20. Yüzyıl'ın başlarında yaşadıklarımızın hemen hemen aynısını bir kez daha yaşıyoruz. Ülkeler, milletler birbirine düşüyor, sonsuz savaşlara kapı aralanıyor. Bu savaşlar, bunalımlar kimlik savaşları değildir. Etnik ve dini değerlerle pazarlansa da çok büyük bir paylaşım mücadelesidir, yepyeni birharita çalışmasıdır.
Coğrafyanın haritası yeniden çiziliyorsa, bazı ülkelerin parçalanması ve bazı ülkelerin genişletilmesi planlanıyorsa bölgedeki hiçbir ülke güvende değildir. Bu büyük tasarıma ortak olanlar, yarının tarihinde çok acı bir gelecekle yüzleşeceklerdir.
(…..)
ODA TV - Kerem Çalışkan
(…..)
Uçak düştüğünden beri aynı görüşü ısrarla yazıyor…Uçak düşürüldüğü gün (25 Kasım) Pentagon’un 2 Numarası ‘Havacı’ komutan General Paul Selva Ankara’daydı… Bu işte rolü ne? Henüz meçhul…
ABD’de, Pentagon’da İsrail’e yakın bir Neo-Con askeri-siyasi çevre Putin’i devirmeyi ana hedef olarak görüyor…(Odağında DickChaney-Patreus gibi isimlerin olduğu bir çevre) 
Türkiye’ye Rus uçağını düşürten bu çevre, bu ekip şimdi Türkiye-Suudi Arabistan askeri güçlerini Suriye’ye müdahaleye sürükleyerek, Türkiye’yi Rusya ile çatıştırmak istiyorlar…
Peki amaçları ne?
Amaçları Ukrayna’dan Türkiye’ye uzanan Kuzey-Güney ekseninde Rusya’yı NATO üzerinden yıpratıcı bir savaşa sürükleyerek, Putin’i düşürmek ve Rusya’yı tamamen teslim almak…
Bizim gözümüz Suriye’ye çevriliyken, arka planda asıl yaşanan savaş bu…
Putin Ukrayna üzerinden gelişen bu NATO eksenli kuşatmayı kırmak için Suriye’ye müdahale etti, savaş cephesini genişleterek, Ortadoğu’yu da savaş oyununa kattı, üstelik burada İran gibi başka güçlü bir müttefikle birlikte hareket ederek…
Şimdi Pentagon’daki karanlık Neo-Con çevre, Erdoğan’ı Suriye’ye yönelterek, Rusya ile çatıştırmak, Rusya’yı hem güneyden Türkiye ile hem kuzeyden Ukrayna ile çatışmaya sürüklemek istiyor…Bu hafta başı Ukrayna Devlet Başkanı Poroşenko Rusya ile savaş ihtimalinin arttığını söyledi…Yani Pentagon’daki çevrenin planı çalışıyor!..
Erdoğan, Saray çevresi ve TSK bu planın ne kadar farkında bilmiyoruz!..
Zaten bu yazıyı da bunun için yazıyoruz!
Çünkü yandaş medyada Suriye’ye dönük savaş naraları atanlar, savaş alanındaki büyük oyunu, büyük planı görmüyorlar… Strateji ve plan bilmiyorlar…Bu çok tehlikeli…
Erdoğan ve Türkiye Rus uçağında olduğu gibi yeni bir tuzağa çekiliyor… 
Bu tuzağın sonunda Türkiye-Rusya savaş var…
Rusya’da askeri çevreler bunun farkında…
Moskova’da artık Türk-Rus savaşı senaryoları açıkça yazılıp çiziliyor, kamuoyunda ve basında bu savaşın aşamaları ve opsiyonları tartışılıyor…
YORUM EKLE

banner471

banner473