Bundan 40 yıl önce Lefkoşa’nın Haspolat bölgesinde, 60 tane fabrikayı hazır bulduk...
Tümü çalışır vaziyette idi...
Tümünde birkaç yıllık stok ham madde vardı...
KKTC devleti, dönemin Türk hükümetinin tavsiyeleri üzerine derhal bir şirket kurdu...
Adını da ‘Sanayi Holding’ koydu...
İlk yıllarda ‘ticari anlayışla’ yönetilen bu Holding, daha sonra partizanlığın kurbanı oldu...
Her iktidar değişiminde buraya yeni istihdamlar yapıldı...
Başarılı yöneticilerin görevlerine son verildi...
Sendikalar da rahat durmadı...
Her yıl maaş artışı, risk ödeneği, fazla mesai, doğum, bayram, düğün yardımları...
Ver babam ver...
Cevizcinin çuvalından oynamak zor olmasa gerek...
Verdiler, verdiler, herşeyi tüketip, sonunda iflas bayrağını çektiler...
Havayolu şirketi
Yine 20 Temmuz 1974 sonrasında bir havayolu şirketi kuruldu...
İki yüz bin kişilik ülkede havayolu şirketi idare etmek kolay mı?..
İnanılmaz skandallar yaşandı...
Birçok sefer, hurdalık uçaklarla gerçekleştirildi...
Çoğu kez uluslararası havacılık kuralları ihlal edildi...
Yönetimde sürekli değişiklikler yaşandı...
Her yeni gelen yönetim kendine göre danışman, sekreter, muhasip, ve bölüm başkanları atadı...
Maaşlar havada uçtu...
Hayati önemi bulunan bir ticari şirketin başına ya Türkiye’de iş bulamayanlar getirildi, ya da KKTC’deki siyasi partilerin temsilcileri...
Özellikle bir tanesi, havacılığı öğreninceye kadar şirketin zaten sonu geldi...
Narenciye komedisi
Yine devletin işlettiği kuruluşlardan Cypfruvex, sözde narenciyenin ihracatı için kuruldu...
Bu şirketin yönetimi de her iktidar değişiminde yenilendi...
Yeni gelenler işi öğreninceye kadar, hükümetler değişti, başka birileri geldi...
Gerekli, gereksiz seyahatlar...
Bilgisizlikten kaynaklanan mal alımları ve satışları...
Ve hiçbir zaman ciddiyetle sorgulanmayan yurt dışı satışlarda yaşanan palavralar...
Öyle zamanlar oldu ki; İngiltere’ye gönderilen bir gemi dolusu portakalın yarısı için ‘çürümüşlük’ raporları düzenlendi...
Yani sil borcu gitsin...
Güneyden gönderilen narenciye İngiltere yolunda erimiyor da, kuzeyden gönderilen neden eriyor?..
Vardır mutlaka bir hikmeti...
Kuşkusuz Cypfruvex’in bu çürük oluşumu, üreticileri de olumsuz yönde etkiledi...
Nereye kadar?..
Ta ki Asil Nadir bu işe el atıncaya kadar...
Kıbrıslı Türk işadamı Asil Nadir, Polly Peck şirketinin yükseliş döneminde büyük riskler alarak, ülkesinde büyük yatırımlar yaptı...
Cypfruvex; üreticileri aylarca gecikmeli öderken, Asil Nadir, ürün bedelini önceden verdi...
Böylece üreticiye cesaret ve güven geldi...
Narenciye bahçelerine iyi bakıldı, iyi ürünler yetiştirildi...
İhracat 220 bin tona kadar ulaştı...
Polly Peck’in çöküşü sonrasında, KKTC’nin yöneticileri Asil Nadir’e karşı düşmanca hareketlerde bulunmaya başladı...
Sosyal Sigorta Kurumu’na prim borcu olduğu gerekçesiyle tüm tesislerine devlet tarafından el konuldu...
Mükemmel Sunzest narenciye tesisi ile Unipac karton kuru tesisleri elinden alındı...
Sonrasında tümü batırıldı...
Sorgulayan olmadı
Yaşanan bu olaylar, hiç olmazsa 40 yılın sadece bir iktidarında olsun sorgulanmadı...
Sanayi Holding’in, Kıbrıs Türk Turizm İşletmeleri’nin, KTHY’nin batırılışı, Cypfruvex’te yaşananları sorgulayan ve ciddi kararlar alan bir hükümet çıkmadı...
Halbuki; tüm bu olanlardan sonra halkın önemli bir kısmı ciddi zararlar gördü...
Binlerce insan işini kaybetti...
Binlerce insan borç taksitlerini ödeyemez duruma geldi...
Üzüntüden hastalanan, hayatını kaybedenler oldu...
Gelinen noktada, AK parti iktidarı, Kuzey Kıbrıs’a yönelik yardımları artırmakla birlikte ‘artık batak işlerden kurtulun’ mesajını verdi...
Büyükelçi Sayın Halil İbrahim Akça’nın ifadesine göre; reformların geciktirilmeden gerçekleşmesini istedi...
Onu da yapamadılar...
Hala batmış kuruluşları zorla ayakta tutmaya çalışıyorlar...
Neden?..
Üç tane oy kaybetmemek için...
Halbuki; siyasete güven sıfırlandı...
Onu da göremiyorlar...
