banner564

Ya bizde olsaydı

   Güney Kıbrıs, 2011 yılında büyük bir felaket yaşadı...
   Eski adıyla ‘Tatlısu’ olan Mari’de ki askeri cephanelik infilak edince 13 kişi hayatını kaybetti...
   Cephaneliğe yakın mesafedeki Elektrik Santralı kullanılamaz hale geldi...
   Bölgede ekili tüm tarım alanları zehir altında kaldı...
   Nereden bakarsak bakalım, büyük bir felaket...
   Kıbrıslı Türklere yönelik terör faaliyetlerini ‘yargıya havale etmeyen’ Rum Başsavcısı bu konuya ciddiyetle eğildi...
   Çünkü sorun kendilerini ilgilendiriyordu...
   Gerekli araştırmalar başladıktan sonra yargı üyelerinin yer aldığı bir ‘soruşturma komisyonu’ oluşturuldu...
   Hristofyas o günlerde Cumhurbaşkanı idi...
   Markos Kiprianu da Dışişleri Bakanı...
   İkisi de ilgili komisyon tarafından sorgulandı...
   Ayağa kalkarak saatlerce ifade verdiler...
   Savunma Bakanı Kostas Papakostas ve dömenin Rum Milli Muhafız Ordusu Komutanı ise anında istifa etmiş, daha sonra ifade vermeye çağrılmıştı...
   Üç yıl devam eden yargı sürecinin ardından dönemin Savunma Bakanı Papakosta’a 5 yıl, dönemin İtfaiye müdür Yardımcısı ile Afet Müdahale Birimi Müdürüne ise ikişer yıl hapislik cezası verildi...
   Elde edilen sonuç, kaybedilen 13 canı geri getirir mi?..
   Kesinlikle hayır...
   Milyonlarca Euro’luk zararı telafi eder mi?..
   Yine hayır...
   Fakat; geleceğe yönelik çok katı bir mesaj vermiş olur...
   “Sakın hata yapmayın, yaparsanız yanınıza kalmaz”...
Bize örnek olmalı
   KKTC’nin ‘demokratik hukuk devleti’ olduğunu iddia edenler...
   Uzun yıllardan beri siyasetin içinde yer alanlar...
   Bağlı bulunduğu partinin ‘en demokratik, en devrimci, en milliyetçi’ olduğunu söyleyenler...
   En basit tepki durumunda bile ‘Kıbrıs sorununun çözümünü’ ön plana çıkaranlar...
   Acaba bu tür konularda ne yapıyorlar?..
   Kuzey Kıbrıs’taki yolsuzluk ve suistimal dosyalarının yok edilmesi karşısında ne düşünüyorlar?..
   Bu dosyaların neden ileri götürülmediğini hiç mi merak etmiyorlar?..
   Milyonlarca Euro değerinde ihalesiz jeneratör alımları...
   Milli havayolu şirketi KTHY’nin batırılması...
   Bir uçak motorunun Singapur’a götürülüp, 5 milyon Euro’nun havaya atılması...
   Gübre, Hellim, Vakıflar dosyaları...
   Asala’ya Kıbrıs üzerinden silah satışları...
   Bunlar neden ileri götürülmedi?..
   Sivil toplum örgütleri bu konularda neden ön plana çıkmadı?..
   İlgililer neden sorgulanmadı?..
   Hala gözümüzün içine bakarak 13 milyon Euro’luk ihalesiz mal alımları karşısında hiç kimsenin rahatsız olmaması dikkat çekici değil midir?..
Çözüm olursa...
   
   Bunları görmezden gelip, diğer yandan her fırsaatta ‘çözümden’ söz edilmesi gerçekten  arzu edildiği için mi, yoksa bir nevi  kamuflaj mı?..
   Eğer içten gelen bir duygu ise ve çözüm olması halinde bu ülkede herşeyin düzeleceğine inanılıyorsa, şimdiden herkesin ‘Mari’deki cephanelik davası ile Baf belediyesindeki 500 bin Euro’luk rüşvet davasını bir kenara not etmesinde fayda vardır...
   Bırakın ihalesiz 13 milyon Euro’luk mal alımını...
   Belediye Başkanı Savvas’a 500 bin Euro rüşvet verilmesi ağır bir suç olarak kabul edildi...
   Savvas hem belediye başkanlığını kaybetti, hem de cezaevine gönderildi...
   Zamanında gerekli önlemleri almayan Savunma Bakanı 5 yıl hapis yatacak...
   Peki bizde dere yatakları üzerinde inşaat yapılmasına izin verenler?..
   Yüz milyonlarca liralık ihale sonucunda sürekli çöken altyapı ihalelerinin sorumluları?..
   KTHY’yi, Sigorta kurumunu, Cypfruvex’i, Elektrik Kurumunu ve diğerlerini batıranlar?..
   Bunlar yanımıza mı kalacak?..
   Çözüm olsun, ya da olmasın, KKTC’nin artık silkinip kendine gelmesi gerekiyor...
   Burada ‘sil baştan’ bir yapılanma şart oldu...
   Bunu ne kadar erken sürede başarırsak, o kadar erken sürede düzlüğe çıkma şansımız vardır...
   Aksi halde, düzlüğe çıkamaz, temiz bir ülke yaratamayız...   
YORUM EKLE

banner608

banner474