banner564

Zamanlama

-Tesbit-
   Müzakerelerde çeşitli aşamalardan geçildi. Sıra al-ver aşamasına gelip dayandı. İş ciddileşti…
   Buna  paralel olarak ayak sürtmeleri de sıklaştı… 
   Özellikle Anastasiadis çok sinirli tavırlar içine girdi. 
   Nitekim son görüşmede, her toplantı sonunda yapıldığı gibi; gelecek toplantının tarih ve gündemini belirlemeye geçileceği esnada,  Anastasiadis elini masaya vurarak, önce kendisi, ardından da ekibi toplantıyı terk etti. 
   Ertesi gün özellikle Rum Basını, detaylarına varıncaya dek olayı kamuoyunun bilgisine taşıdı. 
   Türk ve Rum tarafından resmi ağızlardan, konuya ilişkin bir yalanlama gelmedi.
-Yorum -
   Açıkçası Anastasiyadis ve ekibi, al-ver sürecini başlatmamak, masada kriz çıkarmak için mazaret arıyordu.
  Anastasiadis; Talat ile Hristafyos arasındaki uzlaşıları kabul etmediğini sık sık dile getiriyordu. 
   Daha önce üzerinde anlaşılan konuların tekrar ele alınmasını istiyordu. Bu ısrarını, son toplantıda, dozunu artırarak görüşme masasına taşıdı. 
   Türk  Tarafı da ısrarla  aksini savundu. Kopma noktasına gidildiği gün gibi açıktı. Buna rağmen taraflar ısrarlarından bir milim dahi geri adım atmadı. 
   Sinirlerine hakim olamayan Anastiadis  ve ekibi masayı terk etti… 
   Ama görüşmelerden kopmayı göze alamadı. Çünkü; Türk  tarafı  ısrarında haklıydı, BM tarafından da not edilen, Talat-Hrisrofyas mütabakatı inkar edilemezdi.
   Bu gerekçeyle, görüşmeleri çıkmaza sokmanın dünyaya izahı çok zordu. 
   Al-ver sürecinden kurtulmak için, Güney Kıbrıs’ın zamanı kolladığı,  görüşmeleri izleyen  herkes tarafından çok bariz olarak görülüyordu. 
   Zamana oynanıyordu. Özellikle ABD bunun farkındaydı. 
   ABD ziyaretinden gelen Dışişleri Bakanı Sayın Nami, ayağının tozuyla “ABD, Kıbrıs sorununun çözümüne olan ilgisini azalttı” diye demeç vermişti. 
   Bizim için müzakerelerin kesintisiz devamı çok önemlidir, yararımızadır. 
   İki toplumlu, iki bölgeli, siyasal eşitliğe dayalı federal bir çözüme bir an önce ulaşılmasının tek yolu müzakerelerdir.
   Görüşmeleri oyalama, yokuşa sürme, ipleri koparma, Güneyin umurunda değildir. Tanınmışlığın avantajlarını, faydalarını sonuna kadar kullanmak için sorunun askıda kalmasını isteyebilirler. 
   Bu nedenle, karşı tarafı masada tutmak; başka bir deyişle müzakere masasının devamlılığını sağlamak bizlere  düşmektedir. Elimizden gelen her türlü çabayı göstermek zorundayız.
-Kollanan Zaman Geldi-
   Anastasiyadis,  kolladığı zamanın geldiğine inandı. Türkiye’nin sismik araştırmalar kapsamında, KKTC ile yaptığı Münhasır bölge sınırları antlaşmasına dayanarak, Barbaros gemisi ile koruyucuları olan savaş gemilerini Doğu Akdeniz’de 9. Parsel yakınlarına göndermesi Güney Kıbrıs’ı harekete geçirdi. 
   Kollanan zaman gelmişti. Türkiye’nin  IŞİD nedeniyle içte ve dışta baş ağrıları da vardı. Özellikle AB ve ABD  Türkiye’ye baskı yapıyordu….. 
   Güney açısından  zamanlama tamamdı. Bunu fırsat bilerek masadan ayrıldılar.
   Türk tarafı, Rum tarafı’nın masadan ayrılmak için mazaret aradığını bile bile; Rum  tarafı adına  9. parselde araştırma yapmak  için faaliyete geçen İtalyan Şirketini önlemek ve Kıbrıs Türklerinin Doğu Akdenizdeki haklarını korumak adına 9. Parsele savaş gemilerini gönderdi.
   Türk tarafı, Kıbrıs Türk Halkının, karbon yataklarından, Rumlar kadar yararlanma hakkı olduğunu, bu yolla, bir kez daha dünyaya duyurmak için konjektörün uygun olduğu inancındaydı. Böylece müzakere masasına denizaltı zenginliklerindeki paylaşıma ilişkin anlaşmazlıklar da taşınmış oldu.
-Bundan sonra ne yapılmalı –
   Artık olan oldu. Biran önce güneyin masaya dönüşü sağlanmalıdır. 
   Bu konuda Türk tarafı çıkarları gereği, masanın tekrar kurulması için bütün gücünü ortaya koymalıdır.
YORUM EKLE

banner608

banner473