banner564

“Allah, kuluna kafi gelmiyor mu?”

Tefsir kitapları gibi yüreğim, ızdırap içinde kendini aşırı yorumluyor, ipoteklenmiş gibi yüreğim satılmaya hazır, sancılı, yeni bir doğuma gebedir. Sağlıksız, kötü günler birbirini kovalıyor, duygular manasız, sınırsız, tüm hatırlatmalar kendimizi bize unutturmuş, usul giriyor kanımıza; yalancı baharlarda, alıngan kahırlar... Kur’ân doğruya iletebilmesi için bizi, okurken kendini yorumlattırıyor âyetlerinde; tasdikleyici, detaylandırıcı, kılavuz ve rahmettir bize...
Kendinize “hadis eğlencesi” satın almayın, savunun kendinizi, bu savaş çetin bir oyun, şah da devrilir vezir de, ümitli olun ümitsiz kalmayın, uğraşın çabalayın, bir hadise hemen inanmayın, ilk önce Kur’ân’la çelişiyor mu diye bir bakın! Bilgi kaynağınız yalnız Kur’ân olsun, dine ilavelere aldanmayın, hadis literatürünün bir çoğunun uydurma hadis olduğunu unutmayın! “İslâm siyasallaşınca, siyasi gücü elinde bulunduranlar, dini, çıkarlarına uygun bir şekilde yapılandırmaktan çekinmemişlerdir.”
Geleneğin uygulanmasında sorun yok, sorun onun dinselleştirilmesidir. Hadis kanalıyla İslâm’a girmiş tüm sözleri, alıntıları, öğretileri, deyişleri ve daha nicelerine dikkat edelim, bizi doğru yoldan, Kur’ân yolundan saptırtmasınlar, âmin... Katliamları meşrulaştıracak şeylere inanmayın, onlar dini amaçlarına giden yoldan kendi araçları gibi gelişigüzel kullananlardır. 
 Hatırlatıcı uyarılar hepsi aklınızda kalsın, zanda kalacak, Kur’ân’la çelişecek herşeyden İslamın doğru anlaşılabilmesi için uzak durulmalı, en birinci kaynak olarak Kur’ân’la haşır neşir olunmalıdır. En sağlam urganımız, bizim duâlarımız, Allah bizi onlardan ayırmasın... Bizi necsasetten (pislikten) olabildiğince uzak tutsun... Yazgılarımız ertelenmez, yazgılar ne ise kaderde boyun eğmek aklımızın yetebildiği oranda odur.   



Haftanın Şiiri

Bilinmez Gölgelerde Sevgiler
Islık sessizliği evlerde, evlerde neler yaşandı bilinmez
bilinmez evlerinde insanların kendilerin de bilmezler
dokunuşlarının dokunduğu duvarları okursa gölgeler
kaybolur sensizliğin ışığı sessiz çöken sükûnetin in in..
Sabaha doğru çiğ tanelerinin öksüz ağlayan çığlıkları..
esmer lavanta kokan buğday teninin üzeri günışıkları..
çocuksu teninde yavrumsubulutsu derin gözizleri i i i..
yağmurda sertrüzgârın kararan hırçın kan hıçkırıkları..
Döküldüler hârehâresaçlarındanmesâfeler bakış izlerin 
şimdi ayışıkları uçuşsa çiçekler yapraklarıyla hep! ben; 
seni düşünür seni yaşatır seni koklardım bilinmezzaten.
Onu arıyor olurdum odasında penceresi uzaktaki bahçe
-lere bakan, lâmbasının ışığıyla yansıyan yüz ezberimde
hatıralarda eskisi benden kalmış yıpranmış çizgilerinden
ve dudaklarımı öpücükleriyle kondurur kondurur ur ur..
-um madem âşkı ben sokaklardan kaldırım yüyüyüşleri
yapmışım çiğneyerektümgururumu attımkendimi ateşe
ve ruhsuz sadece maddevebellek kaldırırken bu öldürür
cismi yüreğimden kanatlandı veaşındı tekrarı bilinmez..
Birdaha olmasaydıolmazdı olup olan ve ben olmazdım
ıslak gözler olmazdı yada gök gürlemezdi bilenedendir?
kasırga öncesi bu esrarengiz kalb atışları hayâli halvet
-im ilerliyor damarlarınabedeninetvekemikvetesbihim
birkedergibiödünçevininiçibukaranlıkyönükalbimizin.



POETİKA(8-15)
- Tanrı’nın kendi hayatımızdan oynadığı oyuncağıdır.
- Mesih oklarıyla bir ebâbil kuşu vehminde süzülen gerçekliğin imgelerarası karşıtlıkları sonucu süregiden diyalektik bir öngörüntüdür.
- ‘Plaisir Esthétique’dir yani ‘Bediî Haz’dır. Şuurun kıyısında durabilmesidir sözcüklerin, her şeyin tükenene kadar sözcüklerin sözcüklere vereceği anlam yükleridir.
- Özle-biçimin dengesinde oluşan gerçekliğin ayan beyan yaşandığı büyük hadiselerin, insancıl bir dil içerisinde hükmü verilen açıklığı ve tinin bardağında yarı-gölgeli kapalılığı; varlığın nihai izafiyetidir.
- Fii’lî ve amelî geleneği üniversale çevirmesidir.
- Kozmopolit bir akıştır, taazzuv barındırmaz, ne kadar büyükse büyük, kendi akışında kendini tayin edebilendir. Elejidir, ‘Mihaniki’dir; huşusu; kendince ‘olabilirlilikte’ olandır; özgöndergesel ve özdüşünseldir, nötrdür; paradigmasaldır, çelişkidir, zamansallıktır, anakroniktir, homojendir; örüntüdür ve görüntüdür, sekülerdir, temellük edebilendir, nosyondur, ‘Ambivalent’tır; gayrı herşeyde ve hiçbirşeyde; ruhun kalbî tekâmülüdür.
- Herşey o şeylerin zıtlıklarında buluşur, doğar ve kendini tekrarlayan bir ‘Leit-motif’ kazanır. Anlam ‘Santimental’ duygularla gittikçe derinleşir ve ‘Sehl-i mümteni’ bir hal’e dönüşür. -Bu hal patetik acz halidir-, devinmeye devam eder, zevahiri bu naiv çehrede şiir külçelenir, vücûd iklîmi dilin kâbesi olur. Muhakkak şüphe çöreklenir, korku iyice hissedilmeye başlar ve yine şuur hal’de çeşitlenir, bu yalnızlık bahçesinin  florasında şiir yalnız kendisinin kaderidir.
- Tanrı oyuncağı korkularımız insan oyunlarının oluş taşlarından yapıldığı şiir-beden’dir: Enerji parçacıkları insan aurasında birlenerek etkilenim ve benimsenimlerini içselleştirirler ve Ben’e ulaşıyım sağlarlar. Bu da, kendine özgü bakış açılarını diyalektik imgelerle, imgelerarası birlik ve karşıtlıkları öznel ve etik kelimelere dönüştürürler. Böylece, anlamın ivmesi olan uzvi kelimeler kayarlar ve kendi anlamını karşısındaki başka bir kelimeyle değiştirirler. “Şiirin dili bir karşı-dil’dir.” (Mikel Dufrenne). Bu nedenle; içgüdüsel hisler ve ahlaki değerler hormonlaşarak nispeten şekilde rüyâ rollere bürünür ve kendine has semboller kelimelerin çağrışım yükünü anlam boyutlarında dağıtır ve sessel uyuşmalar iç ve dış âhengi temsil edeceklerdir. Bu melikeyi takiben; bağıntı ve geçişler edebi sanatlarla birlikte vücuda gelir. Bu problematik soyutlamayla oluş arasındaki kaygıları kaldırarak teknik uygulayımları bilinçaltında deşifre eder ve tekâmülle şuurlaşan şiir somutlaşma evresine girmiş olur ebediyen.
YORUM EKLE

banner471

banner473