banner564

1 Mayıs

1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı. Bu yıl yine etkinliklerle kutlanacak. Bu günün anlamı üzerinde durmayacağım. Ama şu kadarını yazmak isterim. Bizim kuşağın ilk çocukluk ve ergenliğe adım attığımız dönemlerinde, 1 Mayıs için resmi ifade, “Bahar Bayramı” tanımlaması idi. Bunun tersini, yani İşçi ve Emekçinin Bayramı olduğunu büyüklerimiz bize gizli gizli söylerdi. Bu anlamsız yasak, şiddetli ve ilkel bir anti- komünist propaganda ve devlet baskısı ile sürdü. Fakat toplumun demokratik gelişmesi,  yasak ve baskılara karşı cesaretle her kesimin mücadelesi ile bu gün, artık herkes tarafından İşçi ve Emekçinin Bayramı olarak kutlanıyor. Bu, değerli şair Nazım Hikmet’in şiirlerinin elinizde bulunması ile “kırk katır mı, kırk satır mı” istersin diye devlet gücünün üzerinize çullanmasından çıkıp, o güzel eserlerin, herkes tarafından rahatlıkla okunduğu günümüzdeki ortama gelme süreci ile at başı gelişti. Yani toplumun demokratik gelişimi bunu getirdi.
Demek ki bu 1 Mayıs’ta vurgulamamız gereken esas, demokratik gelişme olmalı. Ancak hala kat etmemiz gereken ciddi bir yol var. Çünkü günümüzde ister dini, isterse siyasi ve ideolojik olsun kendinden farklı olanı düşman gören anlayışlar etkin..  Bu nedenle demokrasi ve hukuk devleti için mücadele kesintisiz devam etmelidir. Çıkarlar, ne kadar farklı olursa olsun, bu iki değer için mücadele her kesimin ortak derdi olmalıdır. Nasıl ki, 1 Mayıs’ı sağcısı solcusu ile 1 Mayıs’ı artık insanlar, İşçi ve Emekçinin Bayramı olarak ifade ediyor, Nazım Hikmet’in şiirlerinde, ortak bir takdirde buluşuyor. Aynı buluşmayı, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri temelinde de geliştirmek gerekir.
Bu 1 Mayıs’ta, ayni zamanda ağır enflasyon koşulları altında yaşadığımız gerçeğini ortaya koymalıyız.  Bugün, enflasyon koşulları işçi ve emekçilerin ücretlerini eritiyor. Yalnız onları değil, esnafı iş dünyasını da eritiyor. Bu ağır enflasyon koşulları, emeğin değerini yağ gibi eritirken, toplumun refah düzeyini ve yaşam standardını her alanda yok ediyor. Aynı zamanda üretim alanındaki tüm birikimleri de eritiyor. Bireylerin ve devletin borcu arttıkça artıyor. Bu enflasyon koşullarında ortak akıldan süzülmeyen ve yönetenlerin aldığı geçici her önlem, zincirleme başka sorunlara yol açıyor. Örneğin döviz krizi nedeni ile dövize talebi azaltmak için, döviz alış ve satış arasındaki farkı, % 6’ya kadar açmak gibi. Bu üretim ve yaşam için ithalat yapmak zorunda olan ülkemizde, döviz krizinin yol açtığı pahalılığı daha da artırmaktan başka bir sonuç getirmeyecek. Bu topraklarda yaşayan bizler, bu para politikasının mağduru olurken, ayni zamanda buna dair iradesi olmayan, sürüklenen aciz insanlar durumuna da geldik. İrademiz dışı bu yıkımı yaşamak zorunda mıyız? İş ve emek dünyası, sağ - sol tüm siyaset alanı, bu 1 Mayıs’ta bunu kendilerine ve bir birlerine sormalıdır. Bunu da yaşadığımız yakın geçmişten örnek alarak yapmalı. Bakın, hükümetin ihale yasasında yapmak istediği o olumsuz değişikliğe karşı, iş ve emek dünyası benzer eleştiriler ve itirazlar yaptı. Ama en baştan ortak tutum geliştirilemedi. KIB TEK’te Grev başladı. Bunun yaşanmasından sonra sendikalar, iş örgütleri, meslek birlikleri, odalar bir araya geldi. Ortak tutum ve hedefler koydular. Bunu ilerletmek, hedef olmalıdır.
Ancak bir diğer değerde, yurtta ve dünyada Barış için uğraşmak olmalıdır. Militarizmin, ırkçılığın, faşizan eğilimlerin, dinsel ve mezhepsel bağnazlığın gemi azıya aldığı günümüz koşullarında, barış için mücadele esaslardan biridir. 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı Kutlu olsun. Demokrasi, Hukuk Devleti, Özgürlük, Sosyal Adalet, Üretken Toplum ve Barış tümümüzün ortak değerleri olmalı.
 

YORUM EKLE

banner608

banner473