banner564

10 yıl daha kaybetmeyelim

 Ulusal Birlik Partisi 2009 yılında çok güçlü bir şekilde tek başına iktidara gelmişti...
 Ülkeyi düzeltmek için büyük bir fırsat yakalanmıştı…
  Fakat Derviş Bey’in kısa sürede Başbakanlık görevini bırakıp Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında UBP içinde yaşananlar sayesinde en basit önlemler dahi alınamadı…
  O dönemde Maliye Bakanı olan Ersin Tatar’a “Ekonomik önlemlere alttakilerden başlamayın. İlk adımı sizler atmalısınız” denilerek uyarılar yapılmıştı…
  “Arkadaşlarla bir konuşayım” diyen Tatar bunu başaramadı…
  Milletvekilleri kendi maaşlarından kesinti yapılmasına karşı çıkmıştı…
  Dolayısıyla üst kademede ve devletin diğer bazı giderlerinde gerekli tasarruf tedbirleri alınmadan emeklilerin maaşlarından kesintiye gidildi…
  Sonunda iş yargıya taşındı ve o karar geri alındı…
  Peki kim kaybetti?..
  Herkes kaybetti…
  Devlet maaş ödemenin dışında hiçbir şey yapamadı…
  İç çekişmeler daha da arttı…
  Dönemin KKTC Başbakanı Ankara’ya giderek, dönemin Türkiye Başbakanı’na “Kooperatif Bankası’nın müdürü benden fazla maaş alıyor” diyerek şikayette bulundu, siyasetin seviyesini daha da düşürdü…
  Doğal olarak Erdoğan bu lafın üzerine yorumlar yaptı…
  KKTC hükümetleri, vergilerden elde edilen gelirleri maaşlara ve diğer cari giderlere harcarken, ekonomik protokollerin ‘üç-beş oy uğruna’ uygulanmaması yüzünden Türkiye musluğu kısmak zorunda kaldı…
  Musluk kısılınca küçücük KKTC ekonomisi çökmeye başladı…
  Fakat ekonomi çökerken, ülkeyi yönetme iddiasıyla bakanlık koltuğuna oturanlar kamu harcamalarını kısmak bir tarafa daha da artırma yoluna gittiler…
  Partilere daha çok yardım…
  Cumhurbaşkanı dışındaki 4 koalisyon ortağına da örtülü ödenek…
  Peşkeşlerin kapatılması adına bazı kesimlere para dağıtımı…
  Kooperatif’in batmış şubelerinden yandaşlara para dağıtımı…
  Daha çok resmi hizmet aracı…
  Daha çok kişiye makam otosu, şoför ve koruma…
  Fonların amaçları dışında kullanımı ve temelsiz gerekçelerle yandaşlara kaynak aktarımı…

Geçen yıllara yazık oldu

  Halbuki; tasarruf önlemlerine emeklilerden başlamak yerine diğer lüks harcamalardan başlansaydı işin arkası çok kolay gelecekti…
  Resmi Hizmet Araçları’nın büyük bir bölümü satılmalı, devlet milyonlarca liralık akaryakıt, bakım-onarım, ruhsat ve sigorta giderinden kurtulmalıydı…
  Çok sayıda kişiye makam otosu, şoför ve polis verilmesinin önüne geçilseydi, halkın umutları yeşerecekti…
  Hiç olmazsa 2-3 yıl süreyle devletin tüm izaz-ikram giderleri durdurulup, bütçesi altyapı harcamalarına aktarılmalıydı…
  Bunlar yapılsaydı, işte o zaman ‘yüksek gelirli’ emeklilere yönelmek zor olmazdı…
  Aynı evde 2 tane 10’ar, 15’er bin lira maaşlı emekli mi vardır?..
  Dokun da korkma…
  O insanlar dahi buna tepki göstermezdi…
  Çocukları veya torunları işsiz dolaşırken, geçmişte yaratılan yağma düzeni sayesinde 40 yaşında emekliye ayrılan ve 20 yıldan beri ayda 10’ar, 15’er bin lira maaş çekenler varsa bunun bu şekilde devam edemeyeceğini herkese anlatmalısın…
  Anlatabilmek için de korkusuz olacaksın…
  Korkusuz olabilmek için “Bakın biz üstten başladık, şu kadar tasarruf tedbiri aldık ve ondan sonra buraya geldik” diyeceksin…
  Polisin eleman eksikliği yüzünden hırsızları kovalayamadığınızı; büyük uyuşturucu kaçakçılığını caydıramadığınızı; cinayetlerin ve şiddet olaylarının önüne geçemediğinizi; sınır kapılarına muhaceret memuru gönderemediğinizi söyleyeceksiniz…
  Hemen her gün onlarca trafik kazasının yaşandığı bu ülkede çöken yolları tamir edecek para bulamadığınızı, trafik polisine taze kan aktaramadığınız için denetimlerin yapılamadığını söyleyecek “İşte bunları düzeltmek için tedbir alıyoruz” diyeceksiniz…
  Ve o tedbirleri hiç gecikmeden alacak, halka doğru yolda olduğunuzu göstereceksiniz…
  Bunları yaparken, parti içinden birileri size kızacak, tepki gösterecek ve istifa tehditleri yağdıracak…
  Siz de ona “Git gidebildiğin yere kadar” deyip göndereceksiniz…
  Niyet ve cesaret varsa yapabilirsiniz…
  Unutmayalım ki korkunun ecele faydası yoktur…
  İyi haftalar…

YORUM EKLE

banner471

banner473