banner564

2018’in ilk yarısında ekonomiye damga vuran gelişmeler: 

 Enflasyon:

   Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 3 Temmuz 2018 tarihi itibari ile yükselen enflasyon verilerini yayımladı. Keza, haziran ayı içerisinde tüketici fiyatları endeksi % 2,61 oranında artarken, yıllık enflasyon oranı ise % 15,39’a çıkarak, beklentilerin üzerinde olması nedeni ile piyasalarda şok etkisi yarattı. İlk olarak da yaşanan negatif etki döviz kurlarında hissedildi. Buna ek olarak, KKTC’de ise yıllık enflasyon % 19,41’e fırladı. İki ülkede de en büyük artış ulaştırma grubunda yaşandı. Türkiye’de artışın yüksek olduğu diğer harcama grupları sırası ile ev eşyası, gıda, çeşitli mal ve hizmetler yer alırken, KKTC’de ise yüksek artışları ulaştırmadan sonra eğitim, gıda, ev eşyaları ve lokanta & oteller takip etti. 34 üye ülkeden oluşan OECD grubunun enflasyon ortalaması % 2,58 seviyesinde yer alırken, Türkiye ve KKTC grubun içerisindeki en yüksek enflasyon oranına sahip oldular. Yükselen petrol fiyatları ve değer kaybeden Türk Lirası enflasyonu körüklerken, yurt içindeki üretimdeki girdi maliyetlerinin yükselmesi de enflasyonu negatif yönde etkiliyor. Diğer yandan, yurt içinde üretilen gıda da dahil artan fiyatlar enflasyonu kontrolsüz hale getirmede rol oynuyor.   

Faiz piyasaları:
   2018 finansal yılı başından mevcut döneme kadar olan altı aylık dönem zarfında global para politikaları kapsamında dolar ve Türkiye tahvilleri haricinde faizlerde oynaklık yaşanmamıştır. Türkiye Merkez Bankası geç likidite penceresi borç verme oranını ise 2017 yıl içerisinde dört kez yapılan artışlarla % 12,75’e çıkararak faiz koridorunun üst bandını yükseltmişti. 2018 yılı içerisinde nisan, mayıs ve haziran başında 3 kez faiz artırımına giderek faiz oranını 20,75’e yükseltti. Merkez Bankası politika faizi olan 1 haftalık repo faizini ise 1 hazirandan itibaren geçerli olacak şekilde 17,75’e çıkardı. 
   TL Libor ve tahvil faizlerinde sırasıyla yıl sonundan buyana % 4,97 ve % 6,62 oranında artış yaşandı. Son yayımlanan yüksek enflasyon oranları sonrası piyasalarda ek faiz artışı beklentisi gündeme geldi. Türkiye’de Merkez Bankası politika faizi % 17,75 civarında reel faiz getirisi sunarken, KKTC Merkez bankasının % 11’e çıkardığı faiz oranları enflasyona karşın negatif reel faiz ortamı yaratıyor ve TL’de alınan faizler haliyle hayat pahalılığını bile karşılayamayacak düzeyde kalıyor. 
 

Borsalar:
   2017 yıl sonuda Türk hisseler ve tahviller piyasalarında yabancı sermaye yatırımları 86,3 Milyar seviyelerine yükselmişti. 29.06.2018 tarihi itibariyle yabancı yatırımlar 59.31 Milyar USD’ye gerilemiş ve böylelikle, döviz likiditesi azalma kaydederken, borsada da değer kayıpları meydana gelmiş ve borsa değeri % 15,70 oranında azalarak 97.230 bandına gerilemiştir. Yapılan yabancı yatırımların % 60,90’ının hisse senetlerine, % 37,77’sinin DİBS’lere ve sadece % 1,33’ünün özel sektör tahvillerine yapıldığı gözlemlenmiştir.
 

Türkiye ülke riski ve kredibilitesi:
   Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, 8 Mart 2018 tarihinde Türkiye'nin kredi notunu "Ba1"den "Ba2"ye düşürdü ve not görünümünü "negatif"ten "durağan"a çevirdi. Kredi notunun aşağı çekilmesinde, Türkiye'nin not görünümünün geçen yıl "negatif"e çevrilmesinde rol oynayan iki temel gelişmenin belirleyici olduğu kaydedilen açıklamada, bunlar özetle "kurumların direncindeki süregelen kayıp" ve "dış şok riskinin yüksek borç ve siyasi riskler nedeniyle artması" olarak sıralandı. Akabinde, ülke risk primi sert şekilde artış yaşayarak 296,83 puana yükseldi.
 
   Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’ye ilişkin seçimler sonrasındaki değerlendirmesinin odak noktasında kişilerin değil uygulanacak ekonomi politikalarının olduğunu bildirdi. Bu bağlamda, cari açığın azalması, ödeme gücünün artması, dış şoklara karşı kırılganlığı ve dış borçların gidişatı hakkında uygulanacak olan ekonomik politikalar önemli rol oynayacaktır. 

Ekonomik büyüme beklentileri:
   Türkiye satın alma yöneticileri endeksi (PMI) Haziran 2018 döneminde çok az artış kaydederek 46,4’den 46,8 bandına yükselmiştir. PMI ülkelerin büyüme tahminlerini en iyi şekilde açıklayabilen bir endekstir. Aynı zamanda satın alma yöneticilerinin, mal ve hizmet satın alma eğilimlerini inceleyen bir göstergedir. PMI’ın 50’nin üstünde olması ekonomide büyüme beklentisi olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.

Jeopolitik riskler:
   Türkiye’nin, Suriye’nin Afrin bölgesinde 20 Ocak 2018 tarihinde başlattığı zeytin dalı operasyonu bölgede konuşlanan terör örgütleri ile mücadele ederek jeopolitik riskin nispeten azaltılması yönünde bir girişim teşkil etmektedir. Diğer yandan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve İran’ın Suriye’deki savaşa müdahale etmeleri sonrası bölgedeki jeopolitik risk hayli yükselmiştir. Buna ek olarak, Kıbrıs adası açıklarında araştırması yapılan hidrokarbon yataklarının keşif çalışmaları neticesinde Yunanistan ile Ege’de Güney Kıbrıs’la antlaşma yapan ülkelerle de Akdenizde zaman zaman gerilimler yaşanmaktadır.

Politik riskler:
   24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan genel seçimlere müteakip olarak siyasal istikrarın sağlanması beklenmekteydi. Bu itibarla, yapılan seçim sonrasında YSK'nın yaptığı açıklama ile Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın seçildiği kesinleşirken, partilerin resmi oy oranları da netleşmiş oldu. Parlemento seçimlerinde ise AK parti % 42,56 oranında oy alırken, MHP % 11,10 oy oranı almış ve cumhur ittifakı parlamento çoğunluğunu sağlamıştır. YSK kesin seçim sonuçlarına göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oy aranı yüzde 52,9 olarak kayıtlara geçti ve başkanlık sistemi resmen yürürlüğe girmiş oldu. Akabinde, 10 Temmuz 2018 tarihinde başkanlık sisteminin bakanlık kabinesi açıklanarak hükümet kurulmuştur. Böylelikle, 2018 finansal yılının ikinci yarısında siyasi istikrarın kurulacağı öngörülmektedir.  Seçim öncesi söylendiği gibi OHAL’in kaldırılması, demokrasinin ve yargının güçlendirilmesi ile birlikte politik risklerin azalması söz konusu olacaktır. 

YORUM EKLE

banner471

banner474