banner564

24 Haziran sonrası

 Demokrasi ile yönetilmek hakkımızdır...

 Ama bize demokrasiyi yanlış öğrettiler...
 Bugün geldiğimiz son noktaya birlikte bakalım:
 Üretmeyen, satmayan, Türkiye’den aldığı paraları aybaşlarında kamu görevlilerine ve binlerce emekliye pay etmekten başka bir şey yapmayan...
 Proje hazırlamakta sıkıntı yaşayan…
 Halkına adaletli bir gelir ortamı yaratamayan...
 Çukur yollarını asfalt ile kapatamayan...
 Her meseleye partizanlığı bulaştıran...
 Sendikacılık ve grev hakları konusunda sadece KKTC’ye özgü bir düzen yaratan...
 Narenciye ve patates üretimini geri götüren...
 Hastalıklı hayvanları tedavi edemeyen...
 Yatırımcılarla alay eden, usandırıp, bıktırıp ülkeden kaçıran...
 Geçitkale Havaalanı’nı kendi yanlışlarıyla devre dışı bırakan...
 Ercan’ın ihalesindeki karmaşıklığı gideremeyen...
 Mağusa Limanı’na 44 yılda yatırım yapmayan...
 Girne-Alanya-Antalya-Marmaris arasında konforlu gemi seferlerini başaramayan...
 Eğitimdeki yanlışları hala göremeyen ve düzenlemeye gidemeyen...
 Fedakâr yardım yapanlara karşı vefasızlık sergileyen...
 Ganimet sarhoşluğu içinde paha biçilmez olanakları yok eden...
 Yeşil adayı betonlaştıran...
 Asırlık dere yataklarını yok eden, pınarları kurutan...
 Kalp ve kanser hastalıklarında rekor kıran...
 Nasıl bir gelecek istediğini belirleyemeyen, proje üretemeyen...
 Partizanlıktan uzak kalmış ‘yetenekli ve değerli insanları’ ülkeden kaçıran...
 Övündüğümüz iki yerli ürünü, hellim ve şeftali kebabını yenmez hale getiren...
 Rüşvet, yolsuzluk, suiistimal olaylarını sürekli örtbas eden...
 Kuzeyde efelenirken, güneye geçildiğinde ‘devlet otoritesi’ karşısında titreyip, kendine gelen...
 Trafik konusunda gerekli önlemleri alamayan…
 Uyuşturucu kullanımı ve satışında rekorlar kıran…
 Çevreyi talan eden…
 Yeşil örtü bırakmayan…
 Siyasi parti, sendika, birlik-dernek-cemiyet sayısında dünya rekorları kıran…
 Üretimde kaliteyi unutan…
 Mezbahalarını denetlemeyen…
 “Sarı Altın” denilen narenciye üretimini yarı yarıya azaltan bir durumdayız…
 Tüm bu olumsuzluklara bir de kişisel kaprislerimizi ve bunun etkilerini eklediğimizde profilimizi tamamlamış oluruz…
 Kıskanç, iftiracı, hasetçi özelliklerimizi de unutmayalım…
 Özellikle başarılı olanları yok etmede dünya şampiyonluğuna oynayan bir özelliğimiz vardır…
 Çıkarlarımıza azıcık dokunanı etkisizleştirmek için her türlü kötü yolu deneriz…
 Yüz doğrunun yanında bir yanlış bulunca ceza kesmeyi maharet biliriz…

Böyle mi çözeceğiz?

 Şimdi böylesi bir yapı içinde 24 Haziran sonrasını konuşmaya başladık…
 Türkiye ve KKTC’de seçimler yapıldıktan sonra çözüm konusunda yeni bir denemenin yapılacağını tahmin etmek hiç de zor değildir…
 Peki böylesi bir ortamda, Kıbrıs sorununu nasıl çözeceğiz?..
 Haklarımızı nasıl elde edeceğiz?..
 Haklarımızı kaybettiğimizde başımıza neler gelecek?..
 Neler olacak?..
 Başımızı yastığa koyduğumuzda hiç mi düşünmüyoruz nelerin olabileceğini?..
 Güçlü bir KKTC’nin masada elde edecekleri ile bugünkü yapıda başımıza nelerin gelebileceğini iyi düşünmeliyiz...
 Eldekileri teslim etmekten başka yapabilecek neyimiz kaldı?..
 Hayırlı Pazarlar…

YORUM EKLE

banner608

banner474