banner564

58 yıl sonra

 Kıbrıs’ta Türk-Rum çatışmalarının başlama tarihi 21 Aralık 1963’tür...
 Henüz 3 yaşındaki bir ortaklık devleti, Rumların silahlı saldırıları sonucunda yıkılmıştı...
 Nüfus açısından azınlıkta olan Kıbrıslı Türkler; o dönemde tamamen savunmasızdı...
 Devletin ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, saldırıları yöneten EOKA’nın arkasındaki en büyük güçtü...
 Fakat; amacına ulaşabilmek için acele etmiyordu...
 ‘Uzun vadeli mücadele’ programı çerçevesinde Enosis hedefi doğrultusunda ilerliyordu...
 Yunanistan’daki askeri cunta ise 1974 yılında askeri darbe ile bunu bir hafta içinde gerçekleştirmek istiyordu...
 Tarihi gerçekleri gizlemek hiç kimseye yarar sağlamaz...
 Adada yaşananları hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Kıbrıslı Rumların ‘tam olarak’ bilmesi gerekiyor...
 Ne var ki; Kıbrıslı Rumlarla ‘tarih’ konusunda anlaşamıyoruz...
 Onlar; bu sorunun 20 Temmuz 1974’te ‘Türkiye’nin, adayı işgal etmesiyle (!)’ başladığını iddia ediyorlar...
 Bizler de Aralık 1963’teki Rum saldırılarını anımsatıyoruz...
 Ayrıca Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün 1964 yılından beri adada bulunmasının, bunu kanıtladığını belirtiyoruz...
 Ve 20 Temmuz 1974’te gerçekleşen Türk askeri harekâtının ‘işgal’ olmadığını vurguluyoruz...
 Neden işgal değil?..
 Çünkü 20 Temmuz’dan 5 gün önce Yunan Cuntası adada darbe girişiminde bulunmuş, Cumhurbaşkanı Makarios’u saraydan çıkarmış ve yerine kukla Cumhurbaşkanı Nikos Sampson’u atamıştı...
 15 Temmuz 1974’te başlayan darbenin hedefinde öncelikle Komünist AKEL yanlıları vardı...
 Yunan askerleri, solcuların elebaşlarını temizledikten sonra namluları Kıbrıslı Türklerin üzerine çevirmişti...

Türkiye müdahale etmeseydi ne olurdu?

 Türkiye 20 Temmuz’da adaya müdahale etmemiş olsaydı; bir hafta içinde toplu katliamlar gerçekleşecek, adada Türk kalmayacaktı...
 Öyleyse bu kanlı saldırıları önlemek; diğer 2 garantör ülkenin göreviydi...
 İngiltere, sorumluluktan kaçmayı tercih etti...
 Türkiye ise garantörlük görevini yerine getirerek, darbecileri etkisiz hale getirdi...
 Türkiye’nin askeri müdahalesi, sadece Kıbrıslı Türkleri kurtarmakla sınırlı kalmadı...
 Sürgüne gönderilen Başpiskopos Makarios, Cunta’nın etkisiz hale gelmesi sonrasında adaya dönüş yaptı...
 Kendisine bu özgürlüğü Türkiye sağladı...
 Yunanistan da, cuntadan kurtulup, demokrasiye geçti...
 Öyleyse; en az Kıbrıslı Türkler kadar, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar da Türkiye’ye şükran borçludurlar...
 Tarihi gerçekleri yalan-yanlış propaganda ile tersine çevirmek mümkün değildir...
 Bizler 1974 öncesinde çok acı çektik...
 Sonrasında da onlar büyük acılar yaşadı…
 Çocukluğumuz korku ve yokluk içinde geçti...
 Babalarımız, analarımız, Rum saldırıları karşısında ciddi tehlikelerle yüzleşti...
 Barış Harekâtı öncesinde Rumlar zenginleşirken, Kıbrıslı Türkler fakirleşerek, büyük sıkıntılar yaşadı...
 Aradan 58 yıl geçmiş olsa da bunları unutmak mümkün değildir...
 Önemli olan bundan sonraki süreçte benzeri acıların yaşanmaması ve iki toplumun dostluk ve barış içinde yaşamasıdır…
 Önceliğimiz bunu başarmaktır… 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

Kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyetinden Kıbrıslı Türklerin zorla atılması ile ve de 1974 teki Faşist cunta destekli Rumlar’ın Kıbrıs Cumhuriyetine karşı yapmış oldukları darbe sonucu Garantör Ülke Anavatan Türkiye müdahalesiyle hem Kıbrıslı Türkleri ve hem de Kıbrıslı Rumlar’ı Faşist cunta rejiminden kurtarmıştır , neticede 200bin Rum her şeyini kaybetmiş ve göçmen olmuştur,
1974 sonrası ise her şeyini kaybeden Rumlar çalışmışlar Turizm ve Ekonomilerini geliştirmişler ve bir Avrupa Ülkesi olmayı başarabilmişlerdir,
peki bol kazanım ve zenginlik elde ettiğimiz bizler 2974 sonrası ne yaptık acaba ! cevap bir büyük HİÇ 1974 de takılıp kalan Kıbrıslı Türkler olarak ne Siyaseti ne Turizmi ve ne de Ekonomiyi becerebildik ! Talan ettiğimiz güzelim Ülkemizi bugün maalesef batma noktasına getirdik !
74 sonrası sıfırlayıp Güneye gönderdiğimiz Rumlar’a asgari ücretle gidip çalışmak için ise bugün işsiz Gençlerimiz kuyruk olmuştur!
Bir Atasözümüz vardır
Ne Ekersen Onu Biçersin diye !!

Öz
Öz - 2 yıl Önce

1955 lerde İngiltereye gidenlerin hem kendilerinin hem çocuklarının hemde torunlarının hayatı kurtuldu. Kalanlar cefalar çekip mücadeleye devam ettiler.1960 da KC kurulurken İngiliz vatandaşlığını seçenler için de durum aynı, Kalanlar 1963 olaylarırıyla çok cefalar çektiler, göç ettiler, açlık çektiler, çadırlarda yaşadılar.1974 e kadar Avustralya, Kanada ve İngiltereye göç edenlerin durumları hep iyi oldu. 1974 sonrası artık kalanlar için umut ve heyecan vardı. Asil Nadir ve Rum ganimetleri ile refahın,Türkiye ile huzur ve güvenin gelmekte olduğu düşünüldü ama yine göç edenler kazandı, kalanlar cefa çekti. Netice olarak günümüze gelindi. Gençlerin gelecekten ümidi kalmadı. Büyükler de zamanında göç etmemenin pişmanlığını yaşıyorlar.Göç etmeyip toplumsal mücadele eden, çok cefalar çeken K/Türkler çok daha iyi şeylere layık olmalıydı

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Mr koz ne cefasi çektin İngiliz pasaportuyla her yere girdin çıktın TC deki universitelere yabancı öğrenci diye İngiltere'dekilerine pasaport var diye girdin gelen giden öğrenciye sterlinle ev kiraladın gümrüksüz mersedeslere binip diş macununu bile İngiltere'den aldın çalışmadin ek mesai paralarını TC de olmayan 13.maaslarini TC bin 2 3 misli emekli ikramiyelerini asgari ücretleri maaşları TC nin kasasından cebe indirdin gelen yardımları siyasetçi isinsani bürokrat üçgeninde talan ettin 3kurusluk yol elektrik santrali güneş paneli liman hastane yapmadın sağlığı dışarı özele yonlendirdin rakı uzi balık huplettin yani TC den beslenmeli hazır yedin iş sıkıya gelince hoplayıp zıplıyor ne çektin sen ne gülüm sana katıla katıla gülüyor palikarya kucağında mutluluklar diliyoruz yürü kim tutar seni

banner471

banner473