banner564

ABD, Kıbrıs Askeri Görüşmesi

 Kıbrıs Haber Ajansı haberine göre ABD Genel Kurmay Başkanı, ancak bizim basın haberlerine göre de ABD Kara Kuvvetleri Komutanı General Sayın Mark Milley; Güneyde RMMO Komutanı Kor General Sayın İlias Leontrais ile görüşme yaptı.
Bu görüşmede, ABD Lefkoşa Büyükelçisi Sayın Kathleen Doherty ile İngiltere’nin Lefkoşa Yüksek Komiseri Sayın Stephan Lilli hazır bulundu.
Bir kere en ilginci bu görüşmede iki Büyükelçi yer alırken, Güneydeki sivil hükümetin hiç bir temsilcisinin yer almamasıdır. Üstelik bu Güney açısından bir ilktir.
İlkler devam ediyor. Çünkü, Güneyde RMMO Komutanı Yunanistan’dan gelir. Yani “Kıbrıs Cumhuriyeti”  sivil hükümetinin bir temsilcisi bu görüşmede yer almazken, görüşmeyi Yunanistanlı Komutan yapıyor. 
İlginçtir, çünkü geçtiğimiz aylarda adayı ziyaret eden Yunanistan Savunma Bakanı yaptığı konuşmada, Kıbrıs kimliğini hiçleştirerek, adanın bütününü Elen olarak tanımlamıştı.  Bu konuşmaya o zaman Güneyde bir tek AKEL eleştiri getirmişti ve bunun zarar vereceğini söylemişti.
Şimdi ise işin bir ileri konağa gittiğini görüyoruz. Görüşmede sivil hükümetin bir temsili olmazken; Yunanlı Komutan,  ABD ve İngiliz Büyükelçileri ile birlikte ABD'li Komutanla görüştü. Bunun tecrübelerimizle, geleceğinin parlak olmayacağını söyleyebiliriz. 
Bu konuyu da yine bir tek AKEL'in eleştirdiğini gördüm. İlginçtir ki bu konu, Kuzeyde,  kendini milliyetçi sayanların ve sivil toplum olgusuna titizlik gösterenlerin dikkatlerini dahi çekmedi.
Bu görüşmeden sonra ABD'nin Lefkoşa Büyükelçisi bu görüşmenin, “ Washington ile Lefkoşa arasında Güvenlik konusunda işbirliğinin güçlendirilmesinin önemli bir örneği olduğunu “ söyledi. 
Önemli. Çünkü geçtiğimiz son altı ayda Güneyi, 4 ABD savaş gemisi ziyaret etti. Bunlardan biri de USS Iwo Jima uçak gemisi oldu. Ayrıca silah ambargosunun kaldırılacağı haberleri de başı çekiyor. 
Üstelik bu görüşmenin, ABD'nin Kıbrıs BM Barış Gücünün görev süresinin 6 ay daha uzatılmasına karşı olduğu haberleri üzerine gerçekleşmesi de manidardır. 
Düşünmemek mümkün mü?
Yani ABD,  Orta Doğu ve Rusya, Suriye ile İran konusundaki siyasi- askeri niyetlerine bağlı olarak, Kıbrıs’taki İngiliz askeri üsleri ile Kıbrıs’ı sıkıntısız kullanma karşılığı olarak bu konuyu, yani BM Barış Gücünün görev süresinin uzatılması konusunu bir al – vere mi döküyor? 
Üstelik ABD;  Mısır, İsrail, Ürdün, KC ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz’de hidrokarbon konusundaki bağlaşıklıklarının da destek tarafıdır. Bu arada Mısır ve ABD ayrıca ABD ve İsrail donanmaları da bu günlerde Doğu Akdeniz’de askeri tatbikat yapmaktadırlar. 
Ayrıca Ekim ayı gibi EXXON Mobil’in sondaj yapacağı da açıktır. Buna, Türkiye- ABD arasında doğan ciddi gerilimle baktığımızda, Güneyin bağnazlarının bu koşulları avantaj olarak gördükleri de açıktır. Bu durumda Türkiye, EXXON sondajına, ENİ ve TOTAL’a dönük davrandığı gibi mi davranacak? 
Bu aşamada bölge ve dünya şartlarında ve yaşanan ekonomik siyasi karmaşada bu zordur. Bu ise Güneyin bağnazlarını daha da pervasızlaştıracak.  Türkiye Kamuoyu ile Kıbrıs Türk Toplumunu daha fazla Anti- Amerikan kılacak. Dar milliyetçilik Ege’nin iki yakası ile Kıbrıs’ın iki tarafında yükselecek. .
Türkiye - ABD arasındaki gerilimi fırsat sayan Güneyin bağnazları, ABD ile ilişkileri daha da ileri taşıyarak,  tek yanlı oldubitti pekiştirme kurnazlığı ile hareket ediyor.
Hâlbuki bu sözde kurnazlıklar, tarih içinde, Ortak Vatan Kıbrıs’a beladan başka bir şey getirmedi. 
Üstelik çok yakın geçmişte kendilerinin haberi dahi olmadan, Suriye’nin Kıbrıs’taki İngiliz Üslerinden bombalandığı gerçeği karşısında, Kıbrıs’ı dar milliyetçi çıkarları için kolaylıkla nasıl ABD ve İngiliz askeri operasyonlarının tarafı kılabilirler? 
Ancak bir başka gerçek var.  ABD ne kadar güçlü olursa olsun, artık tek başına dünyayı dizayın edemez. Çünkü dünya ondan büyük ve çok çeşitli odaklara ve dengelere sahiptir.
Bakın, ABD'nin tüm öfkesine karşın Almanya ve Rusya arasında gerçekleşen Kuzey Akım 2 Gaz boru hattı antlaşması önemlidir. Bu, Doğu Akdeniz Hidrokarbonlarının Avrupa’ya taşınması işini de daha pahalı kılıyor. Ayrıca Hazar Denizine kıyıdaş olan 5 ülkenin antlaşması da İran, Hazar, Kafkas ve Orta Asya hidrokarbonlarının da daha etkin olarak dünya pazarlarına taşınması zeminini sağlıyor.
Bu nedenle Güneyin, Doğu Akdeniz Hidrokarbonları için Kıbrıs Türk Toplumunu ve Türkiye'yi dışlayan adımları çok tehlikelidir. Hâlbuki akıl, Kıbrıs’ın iki tarafı ve Türkiye ile Yunanistan’ın işbirliği ve ortaklığının en karlı ve verimli olacağını göstermektedir, 
Dolayısı ile Kıbrıs Türk Tarafı olarak, ilk önce 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin Kurucu ortağı olarak İngiltere’den bu görüşeme ile ilgili izah istemeliyiz. 
Ayrıca, Eylül ayındaki, BM Genel Kurulunu avantaj haline döndürmeliyiz. Askeri tedbirler peşine düşen, Güneyin Bağnazlarına karşın,  Guterres Belgesi zemininde Federal Kıbrıs görüşmelerinin başlamasının istekli tarafı olduğumuzu tüm dünyaya göstermeliyiz. 
Yeter artık Kıbrıs’ın askeri güç dengelerinin ortasında, herkesin silah ve bölgeye dönük niyetlerinin deposu olarak kullanılması. Bu ada sevginin, barışın, ekonomik paylaşımın, dostluğun odağı olsun. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Metin Yalçın
Metin Yalçın - 6 yıl Önce

Ülkemizdekisivil yada siyasi tüm çevrelerin kendi kısır iç çekişmelerimize odaklandığı bir dönemde hemen yanıbaşımızda yaşanan bu tehlikeli gelişmeleri dikkatimize getirdiğiniz için teşekkürler . Meral ettim acaba bu gidişatın vahametini gören kaç yetkilimiz kaldı. En üzücü olan taraf da yazınızın son cümlesindeki dileğinizin yine bir başka bahara ertelenecek olması . Yazık ki bizim kuşağımız da o günleri göremeden sonlanacak bizden öncekiler gibi. Dileyelim de çocukları öz görsün. Tekrar teşekkürler Sn.Soyer..

banner471

banner474