banner564

Ağaca vuran balta

Enflasyonda yüzde 120 ile ekonomik krizin dibinden daha dibe doğru iniyoruz. Ama siyaset alanında buna paralel, inanılmaz hamasetle yoğrulmuş açıklamalar ve tavırlar gelişiyor. Yani ekonomi, enflasyon dibin dibine doğru giderken, siyasette ise hamaset ve içi boş milliyetçi söylem ve tavırlarda yükseliyor. Bunun en son örneği, bir emekli Büyükelçinin açıklamasıdır. “Yeşil Hat, Mali Yardım Tüzükleri, Taşınmaz Mal Komisyonu, KC kimlikleri, İki Taraflı Geçiş vs. iptal edilmelidir” diyor. Ama bu sözden daha acısı, toplumun ve ekonominin, insanın en önemli kazanımlarının böylesi dar bir bakışla darbelenmek istenmesine karşı; toplumdaki duyarsızlık. Hadi bunu o sözü, ciddiye almadığımıza yoralım.  Ancak gelişmeler ve gerilim atmosferi, bu tür niyetleri besleyen bir özellik taşımaktadır. Bu atmosfer,  24 Nisan 2004 Referandumunun Kuzeyde Evet ile sonuçlanmasına dönük bağnazların içten içe besledikleri, rövanşist duyguyu cesaretlendirmektedir. Ayni rövanşist eğilim, Güneyin bağnazlarında da var. Onlarda Referandum sonrası kazanılan bu değerlerin ortadan kalkmasına can atıyor. Özellikle iki taraf arasında artan ticaretten duydukları rahatsızlık, yaşadığımız dönemde nettir. Bundan ötürü farklı yollarla ama aynı hedefe, yani Yeşil Hat ve Mali Yardım Tüzükleri ile TMK nın yok edilmesine odaklanıyorlar. Referandum sonrası elde edilen bu kazanımların, Kıbrıs Türk Toplumuna, ekonomiye ve insana; ayni zamanda iki toplumun ilişkilerine getirdiği olumlu imkanları kimse inkar edemez. Ama inkar edilemezlik   yetmez. Bunların  korunması, geliştirilmesi de çok önemlidir. .  
Geçtiğimiz günlerde Güneyin Cumhurbaşkanı adaylarından Sayın Averof, bir açıklama yaptı. “Türkiye’nin baskı altına alınarak Kıbrıs sorununun çözüleceğine inanan var mı?” diye Güney kamuoyuna sordu. Bu mantığın yanlışlığının ortaya çıktığını ifade etti. Bu sözler cesaretli, yeni ve ciddi bir ifadedir. Çünkü, AB üyeliği ile birlikte Güneyin egemen güçlerinde Türkiye’ye;  AB, ABD üzerinden baskı uygulayarak kendi maksimalist tezlerini başarıya ulaştıracakları görüşü hakim olmuştu. Bu  politika ile Türkiye ve Kıbrıs Türk Toplumu ile sağlıklı ve karşılıklı  bir al - ver siyaseti ile sorunun çözüleceğini savunan siyasi güçler, kaybeden olmuştu. Bunun en son darbesini, Doğu Akdeniz gazları sorununda,” Türkiye dışlanarak bu sorun çözülemez” diyen Sayın Andros Kibrianu yedi. 
Bu bakımdan, Kuzey Kıbrıs’ta ayni mantıkla siyasi liderliğin, hele erke olanların;  bu gerilimli atmosferin içinde, her geçen günle birlikte daha sert açıklamalarla hareket etmesi tıpkı, Güneyde izlenen o siyasetin çözümsüzlük deliğini derinleştşrme sonucunu getirir. Bu ise, bu ciddi kazanımları yok etmek isteyen iki tarafın bağnazlarına basamak olur. Evet, ABD’nin Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırmasına karşı çıkmak şarttır. Ancak Rum Toplumunun bu itirazımızı duyması yetmez. Bu itirazımızı, içselleştirip, bu yanlış politikayı hiç olmaza sorgulaması için, onların Güvenlik endişelerini de depreştirmemek gerekir. Bu gerilim içinde sert, aşağılayıcı açıklamalar ve BM Barış Gücüne karşı izlenen tutum,  silahlanma yarışını tetikler. Yani azaltmak istediğimizi artırmaktan başka bir şeye yaramaz.  İşte bu nedenle Ticaret, Turizm, Sanayi, Tarım için önemli kazanımlar getiren Yeşil Hat Tüzüğü başta olmak üzere, tüm kazanımları korumak ve kimden gelirse gelsin bunlara yönelik her darbeye karşı duyarlı olmak zorundayız.       

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Saçma sapan yalan atma ne rövanşı Rum Annan planını kabul etseydi rövanş mi olacaktı bağnaz diye senin gibi ezik şarj enteli sahiplerine layık olmaya çalışan tiplere denir yalan atarken yüzün kızarsın yüzün

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Ne olur silahlanma yarışı olursa daha iyi sk got kara got belli olur sen de Rum ordusunda yerini alirsin

banner608

banner474