banner564

Aidiyet duygum kayıp, gören var mı?

“Buraya gelen yabancılar bize hep şunu sordu.
Yahu siz burada nasıl yaşıyorsunuz, buranın nesini seviyorsunuz?
Çok zor buna cevap vermek…
İnsan memleketini niye sever?
Başka çaresi yoktur da ondan…
Ama biz biliriz ki, bir yerde mutlu, mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir.
Burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir, ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen orası dünyanın en güzel yeri değildir.”
İlçenin Belediye Başkanı Nazmi Bey’in (Altan Erkekli), ilçelerine ilk kez getirilen Vizyontele (TV) için yaptığı açılış konuşmasından bir alıntıdır yukarıdaki film repliği. Bu filmi ilk izlediğimde ben Londra’daydım. Kendi evimden, kendi toprağımdan uzak olmanın verdiği özlem duygusu ile yüreğime dokunmuştu bu sözler. Bendeki aidiyet duygusunu sorgulamama neden olmuştu. Benim için sosyal ve duygusal bağlılığın bir ifadesi olan aidiyetim neresiydi?
Londra’da kaldığım süre içinde, oradaki Kıbrıslı Türk derneklerin organize ettiği Türk okullarında çalışma şansım oldu. Dolayısıyla Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türk toplumunun geniş bir kesimi ile tanışma şansım oldu. Kıbrıslı Türk toplumunun nerdeyse hemen hemen tamamı, bir gün Kıbrıs’a dönecem düşüncesi ile Kıbrıs’ın kuzeyine yatırım yapmaktadır. Çünkü yalıtılmışlık duygusundan kaçınmak isteyen Londra’daki Kıbrıslı Türkler, kendilerini bir şeylerin parçası olarak görmek istemektedirler. Yani aidiyet duyguları Kıbrıs’tır. 
Bir yanım Baflı, öteki yanım Leymosunlu olan benim aidiyet duygum Güzelyurt’a aittir. 1974’te göçmen olan ailem, Güzelyurt’a yerleştirildi. Leymosun doğumlu olan ben, Güzelyurt’ta büyüdüm. Lisans eğitim yıllarım hariç tüm yaşanmışlığım Güzelyurt’a aittir. Londra’dan geri dönüş yaptıktan sonra önce askerlik görevimi tamamladım. Sonra, aileme ve arkadaş çevreme yakın olabilmek için Güzelyurt bölgesinde kiracı oldum. Beş yıllık bir kiracılık dönemi sürecinde gençlere verilen kırsal kesim arsaları için bekledim, bayağı bir bekledim. Beş yılın sonunda kırsal kesim arazisi için bir sonuç alamayınca, ev sahibi olabilmek için bankalara ipotek başvurusunda bulundum. Satın alacağım evi ipotek verip, mal sahibinin evi ödendikten sonra ben de ipotek borcunu ödeyecektim. Bir nevi İngiltere’deki mortgage (ipotek) sistemi üzerinden ev sahibi olmaya çalışıyordum. Aidiyet duygum alacağım evin Güzelyurt’ta olabilmesi için beni çok zorladı. Fakat bankalar, koçanlar Türk koçanı olmadığından ipotek kabul etmiyorlardı. Bir de ekliyorlardı, istersem şahsi kredi verebilirlerdi. 
Bir karış toprak vermeyiz, Güzelyurt asla verilmez diyenlere karşın, bankalar KKTC koçanlarını ipotek olarak kabul etmiyorlardı. Bankalar evi ancak, 1974 öncesine ait orijinal Türk koçanlı olursa kabul edebileceklerini belirttikten sonra bir arayış içerisine girdim. Sonuç olarak bir Türk köyümüz olan Serdarlı’ya yerleştim.
Bankaların ne kadar haklı olduklarını zaman içinde Rum basınından öğreniyoruz. Haftalık Kathimerini gazetesi, Güzelyurt’un bir anlaşmazlık konusu olduğunu ve Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’le birlikte Rum hükümet yetkililerin, “Güzelyurt olmadan çözüm de olmayacağına” dair açıklamalarını hatırlattı bizlere. 
Biz Güzelyurtluların kulağı Rum kesiminde, yüzümüz bizim görüşmecilerimize dönük gerçeklere dair bir yanıt arıyoruz. Hani hep sözü edilen güvenilir bir kaynak olur ya! Güvenilir bir kaynak biz Güzelyurtlulara, aidiyet duygumuzun neresi olması gerektiğini söyleyebilir mi? Herkese iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner471

banner473