banner564

AİHM bizden daha cesur çıktı

  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kuzeyde mülk bırakan Rumlarla ilgili başvuruların bir kısmını, Türkiye’ye tazminat ödeterek sonuçlandırdı...
  Daha sonra ise ‘Dimopulos’ kararı ile Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘Taşınmaz Mal Komisyonu’ kurulmasına ve bu komisyonun bir mahkeme gibi çalışmasına yeşil ışık yaktı...
  Bunun anlamı nedir?..
  Kuzeyde mülkü bulunan Rumlar, istedikleri zaman başvuru yaparak bu mülklerini satabilecekler!..
  Ya da güneydeki Türk mülkü ile takas edebilecekler...
  Uzun yıllar beklemek ve mağduriyetten yakınmak yerine; adaletli bir yöntem bulundu...
  Böylesi bir uygulama, Kıbrıs’ta iki bölgeliliğin korunması açısından da çok önemliydi...
  AKEL Partisi Kıbrıs Masası Başkanı Tumazoz Çelebis; iki gün önce yaptığı açıklamada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Dimopulos kararı için aynen şu ifadeyi kullandı:
  “Bizim için felaketti...”
  Niye?..
  Kullanıcıya hak verdiği için...
  Çelebis; Talat ile Hristofyas arasındaki müzakere sürecinde “Mülkler yasal sahibine aittir” anlayışına dayalı bir uzlaşının sağlandığını iddia ederek, Akıncı ile Anastasiadis arasındaki uzlaşmayı şöyle tarif etti:
  “Mustafa Akıncı’nın mülkiyetle ilgili Talat-Hristofyas yakınlaşmalarını kabul etmesi tek başına ilerlemedir...”
  Bir başka örnek verelim...
  Güney Kıbrıs’ta en ünlü hukuk adamlarından biri, eski Başsavcı Alekos Markides’tir...
  Markides; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Dimopulos kararını yorumlarken, mülkiyet konusundaki olguların değiştiğine dikkat çekerek “30 yıl sonra kimsenin eski konutunda hakkı olmayacak” demişti...
Haklarımızı savunmalıyız
  Şimdi, Rumların itiraflarını da dikkate alarak, AİHM’in yıllar önce bizlere verdiği güçlü desteği kullanmak ve mülkiyet konusunu takas veya tazminat yöntemiyle çözmek yerine; Rumlar öyle istiyor diye ‘iade’ hakkını da kabul ederek, komisyona havale etmek ne demek oluyor?..
  Bunu somut bir örnekle açmaya çalışalım:
  Girne bölgesi olası bir çözümden sonra Türk yönetiminde olacak...
  Burada, Türklerden daha çok Rumların mülkü var...
  Rum mülkünde oturanların bir kısmı Limasol veya Baf’tan gelmiş...
  Elinde tapu tutan Rum, evini geri almak için Kıbrıslı Türk’ün karşısına dikilerek tahliyesini isteyecek...
  Kıbrıslı Türk, bir daha göçmen olmak istemiyor...
  Özellikle güvenlik kaygısından dolayı yeniden Baf’a gitmeyi asla kabul etmiyor...
  Ve bu gerekçelerle “çıkmam arkadaş” diyor...
  Konu, Mülkiyet Komisyonu’na gidecek...
  Komisyonda Türk ve Rum üyelerin eşit olacağı söyleniyor...
  Ne güzel değil mi?..
  Bundan daha müthiş bir makyaj olamaz...
  Komisyon üyeleri uzlaşamadığı takdirde, yabancı hakem devreye girecek...
  Ve aradan geçen süre içinde, Kıbrıslı Türk sancı içinde yaşayacak...
  Mülkünü tamir etmek dahi istemeyecek...
  Bankaya ipotek olarak veremeyecek...
  Sonunda komisyondan ‘iade’ kararı çıkarsa, o zaman, sancılı bekleyiş kalp krizine dönüşecek...
  Bırakın yeniden Baf’a gitmeyi, Girne’deki hastaneye yetişemeyecek...
  Elveda hayat!!!
  Peki istediğimiz bu mudur?..
  Veya bu kadar riskli bir oyunun içine nasıl çekilebiliyoruz?..
  Neden bunları kabul ediyoruz?..
  İnsan hakları açısından mı yapıyoruz bunu?..
 Girne’de ev bırakan Andrulla’nın hakkını düşünürken, Baf’taki evi yerle bir olan Mukaddes Hanım’ın haklarını düşünemez hale mi geldik?..
  Neler oluyor Allah aşkına...
  Son yıllarda 3-5 tane çocuğa ‘logo’ oynatan Avrupalıların tamamen hayale dayalı düşüncelerine göre mi gelecek belirleyeceğiz?..
  Bu ülkenin Türkleri ve Rumları 41 yıldan beri ayrı bölgelerde yaşıyor...
  Aralarında sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan en ufak bir ilişki yok...
  KOP’a ‘yama olmayı’ kabul eden Kıbrıs Türk Futbol takımlarını dahi kabul etmiyorlar...
  “Türkler içimize gelmesin” diyerek, ‘yamalık başvurumuza’ yanıt vermiyorlar...
  Ortak ticaret mi?..
  Loel zivaniya, Anglias konyak veya Petridis şarap yudumlarken ortak ticaret hayalini kurabileceğiniz bir Rum arkadaş mutlaka bulursunuz...
  Peki sonrası?..
  Onu Bülent Şemiler’e, Ramiz Manyera’ya veya Kostas Temisteklous’a sorabilirsiniz...
  Kostas; Rum Yönetimi’nin eski Tarım bakanıdır... 
  Annan Planı’nın kabul edilmesi için büyük çaba harcadı...
  Ama olmadı...
  İkincisinde; Kıbrıslı Türk dostlarıyla birlikte ‘ortak şirket’ işine girişti...
  Türk tarafından Ramiz Manyera ve Bülent Şemiler, diğer taraftan da Kostas Temisteklous...
  Müthiş bir projeydi...
  Ama yürümedi...
  Daha ilk adımda, Kostas’ın banka hesabına yatırdığı çekin Türk’e ait olduğu Rum gazeteleri tarafından teşhir edildi...
  
AB ne yaptı?
  İnsan Hakları savunucusu geçinen Avrupa Birliği ülkelerinde, kişilerin kimlik ve mali bilgilerini deşifre etmek en ağır suçtur...
  Ne var ki; Kostas’ın, kişisel banka hesabına yatırdığı çekin kopyası Rum gazetelerinde ve TV’lerinde günlerce yayınlandığı halde hiç kimse buna tepki göstermedi...
  Ve ‘iki toplumlu şirket’ daha ilk adımda tarihe gömüldü...
  Bir başka örnek verelim...
  Güney Kıbrıs’ta en zengin iş adamlarından biri Fotos Fotiadis adlı Rum’dur...
  Carlsberg fabrikası ona aittir...
  Annan Planı’nın referandumda reddedilmesi için bir milyon Euro harcadığını gizlemedi...
  Neden?..
  Çözüm olması helinde Efes biraları ile rekabetten korktuğu için...
  Daha da önemlisi ‘iki bölgeli’ çözüm istemediğinden...
  Ondan da önemlisi, Türkiye’nin garantörlüğüne karşı olduğundan...
  Fotiadis’i suçlama hakkımız yok...
  Servetini Rum halkına borçlu olduğu için; onların menfaatlerine göre hareket ediyor...
  Ve bu uğurda servetini harcamayı göze alabiliyor...
  Bir de bizimkilere bakalım...
  Açlıktan ölme noktasına gelmiş, batmış, bitmiş, yok olmuş, sefilleri oynayan insanlar gibi, karanlık bir yolda yürümeye ve bir mum ışığı bulmaya çalışıyorlar...
  Ne büyük acı...
  Ne kötü bir fotoğraf...
  Bunca yıl omuzlarına basarak büyük bir servet sahibi olmalarını sağlayan insanımıza karşı ne büyük bir vefasızlık...
  Kaldırsanıza başınızı...
  Dik dursanıza...
  Kasalarınız yüklü...
  Mülkleriniz sürekli doğuruyor...
  Hiç olmazsa böylesi bir dönemde kucaklayın kendi insanınızı...
  Sarılın garibanlara...
  Şükredin Anavatana...
  Selam durun yoldan geçen Mehmede...
  Fatiha okuyun şehitlerimize...
  Bakın o zaman neler olur bu ülkede...
  Herkes başı dik, onurlu bir yaşam sürer...
  Hiç kimse çocuklarının geleceğinden endişe etmez...
  Yaşlı insanlarımız gözleri açık gitmez... 
YORUM EKLE

banner471

banner474