banner564

AİHM ve Güneyde "Çifte Noel"

AİHM'de alınan karar ortalığı karıştırdı. Güneyde, AİHM'in aldığı ve Demopoulos kararı zemininin, mülkiyet sorununu çözüme yolunda yeterli etkiye yol açmadığı kararını, "Çifte Noel" olarak yorumlayan yaklaşımlar oluştu.
İlginçtir; bu önemli konu, Diyalog Gazetesi dışında, diğer medya organlarında ve siyasette de pek ciddiyetle ele alınmadı. Çünkü klasik vurdum duymazlığımıza bir de seçim içinde olunmasının," tek ayak üzerinde olma" hali eklendi.
Ancak durum çok ciddidir. 
Bu gelişme; 2004 Referandum sonrası ve Taşınmaz Mal Komisyonunun kurulması ile gelişen süreçte, AİHM'in aldığı Demopoulos kararının yol açtığı tüm olumlu gelişmeleri tersine çevirme potansiyeli taşımaktadır.
Demiştim demeyi sevmem...
Ama hatırlatmak gerekir. Bu konunun bu temelde gelişme tehlikesi taşıdığını, Diyalog Gazetesinde  
13 Mart 2017 tarihinde yazdığım "Haçanabir ve AİHM" başlıklı ve 20 Mart 2017 tarihli "Mülkiyet Sorunu ve Görüşmeler " başlıklı makalelerimde yazmıştım. 
Bu makalelerde Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı, Hükümet, Meclis ve Türkiye ile sivil toplumun konuya gereken dikkati göstermesi gerektiğini vurgulamıştım.
Aynı şekilde çeşitli zamanlarda konuya dikkat çeken ve uyarı yapan konuşmaları da Meclis Kürsüsünden dile getirmiştim. Ama heyhat hep kös dinlendik.
Güneyin istikrarı, Kuzeyin vurdum duymazlığı...
Bu konuda kimse kusura bakmasın, ister "bağnaz" deyin, ister "çözüm istemez" diye tanımlayın; Güneyin devlet aklı, Mülkiyet meselesinde kendi tezlerine ters olan AİHM'in Demopoulos kararını ve TMK'nun yol açtığı olumlu etkiyi gidermek için uzun soluklu bir mücadeleyi kendilerine hedef seçtiler. 
Karşı olsanız bile takdir etmeniz gerekir. Belki örnek alırsınız.
Bizde ise tam tersi var. Kısır bir yaklaşım içinde, sanki bu mesele bizim değilmiş gibi vurdum duymazlık içinde davrandık ve davranmaya devam ediyoruz.
Çünkü bu toplumun sağcı erk sahiplerini körelten mantık şudur.
 "Bize ne, Rumlar zaten davaları Türkiye'ye açıyor." 
İşte bu mantık; servetlerini ve erklerini "cevizinin çuvalından" kuranların düzenlerini korumak veya geliştirmek için dahi, kendi iç dinamiklerini motive etmiyor...
"Anavatan, et tırnak" diyerek, kendi dinamikleri ile savunmaları gereken kendi düzelerini dahi korumak motivasyonu geliştirmiyorlar. 
Her şeyi Türkiye' nin arkasına saklanarak düzeltebileceklerini zan ediyorlar. 
Bu yüzden yerel ve evrensel olan her şeye dönük yabancılaşıyorlar. Etkisiz kalıyorlar.
Ama Güney öyle değil. Erk sahibpleri ile güç sahipleri, kendi dinamikleri ile kendilerinin olanı ve gasp ettiklerini koruma ve geliştirme motivasyonu üretiyor.
İşte bu yüzden bu anlayış bizde ataletsizlik, onlarda atalet üretiyor.
Ama bu ataletsizlik hali maalesef, solu ve demokratik kamu oyunu da sarmalına aldı.
Bu yüzden, Güneyin devlet aklı, bu zaafiyetimizi iyi kullanıyor.
Bugün ortaya çıkan bu olumsuz sonucun, her şeye karşın giderilebileceğini, daha evvel yukarda tarihlerini yazdığım makalelerimde işlemiştim. 
Önce yazı, uzun olsada, süreci kısaca bir kez daha hatırlatalım.  
Ta, 2015 Haziran ayında AİHM Delegeler Komitesi toplantısında Kıbrıs Rum Tarafı;  "Taşınmaz Mal Komisyonu, mülkiyet sorunun çözümüne etkin çare olamıyor ve bunun AİHM tarafından incelenmesi" başvurusunu yapmıştı.
Bu başvurunun kabul edilmesi üzerine, 2016 yılının Haziran ayında  AİHM Delegeler Komitesinde, bunun için başka önlemler alınması talebi ile  o başvurusunu ilerletti...
Bu başvurunun içinde başka diğer unsurlar ne idi? Bunlardan biri de " kuzeyin emlak fuarlarına katılımın yasaklanması" talebi idi.
Düşünün bu karar, TMK 'nın işlevsiz olduğuna dair karar ile birlikte, eğer AİHM tarafından alınırsa ne olur? 
Kuzeyde emlak değerleri süratle 2004 öncesi duruma geri döner. İnşaat ve emlak sektörlerinin ekonomiye kattığı değer çöker. 
İşte gerek Meclis Kürsüsünden yaptığım konuşmalarda, gerekse yazdığım makalelerde bunlara hep değinmiştim.
Bu kötü gelişmeyi tetikleyen ise, TMK' nın karar altına aldığı tazminatın bir Kıbrıslı Ruma ödenmemesi oldu.
Bunun üzerine konu, onun avukatı tarafından, KKTC'de yasal sürece kondu. TMK'nın aldığı tazminat kararının uygulanmaması nedeni, devlet makam araçları üzerine mahkeme kararı ile haciz kararı çıkartılması gerçekleşti.
Bu karar üzerine iyice düşünmeden bu kez yine KKTC mahkemesi, "devleti koruma güdüsü " ile haciz kararını işlevsiz bırakan başka karar aldı. 
Ne oldu; makam araçları korunarak, devlet mi korundu?
Aksine, mülkiyet meselesinde Demopoulos kararı ile AİHM indinde, evrensel hukuk desteğine giren devlet temeli, şimdi bu akıl dışı kararlarla, "istinat duvarının" sallanması nedeni ile toptan yeniden havada kalma tehlikesine girdi.
Bunların tümü bittikten sonra Kıbrıslı Rum, hali ile bu kez Güneydeki avukatları ile AİHM'in yolunu tuttu. 
Çünkü AİHM, Demopoulos kararı ile KKTC iç hukuk yolunu kabul eden percinlemeyi de yapmıştı. Şimdi bu da sorun olacak.
Bu kötü gelişme, 2015 Aralık yılından itibaren ısrarla, TMK'nın işlevsiz olduğuna dair Kıbrıs Rum tarafının AİHM'de yaptığı girişimleri pekiştirdi. 
Sonuçta Güneyde "Çifte Noel" diye tanımlanan bu kararın alınmasına yol açıldı.
Vakit geç değildir...
Ancak vakit hala geç değildir. Bunun için öncelikle Mecliste bekleyen ve "Taşınmaz Mal Komisyonunun " süresinin uzatılmasını öngören yasa,  seçim öncesi derhal Meclisten geçmelidir.
Arkasından süratle Türkiye; bir kez daha burada verilen sözlere karşın, hala yapılmayanlara rağmen bir kaynağı daha, Kuzeye aktarmalı ve hiç olmazsa TMK'nın karar altına aldığı tazminatlar hemen ödenmelidir.
Arkasından seçim sonrası TMK'ya Türkiye desteği yanı sıra, içten de kaynak sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.
Bunları yasal değişikliklerle ele almak gerekir.
Bunların bazıları şunlar olabilir:
1. Merkez Bankasının karının % 50'si. 
2. TMK'nın ödediği tazminat ile değeri artan emlaktan alınacak ek vergi. 
3. Tapu devirleri ve emlak satışlarından alınan ve toplamı % 18'e ulaşan verginin % 8'inin, TMK'ya dönük fona aktarılması. 
4. Dolaylı vergilerin % 5'inin bu fona aktarılması. 
5. Gerek tarımsal üretim için, gerekse başka maksatlar için kiralanan devlet arazilerinin kira gelirlerinin %20' sinin TMK ödemelerini desteklemek yönünde fona aktarılması.
6. Yatırım için verilen devlet arazilerinin ücretsiz değil rayiç değer üzerinden verilmesi. 7. Bu araziler üzerine yapılan inşaatlardan makul bir kira alınması .
Ayrıca düşük faizli veya bu fonlarda oluşacak kaynakla sıfır faizli kredi imkânlarının TMK'ya ve vatandaşa sağlanması.
Bunlar yanısıra fonu güçlendirecek diğer arayışlar da gündeme girmelidir.
Bunları süratle yapıp, Türkiye' nin destek ve katkısının da sağlayacak istikrarlı bir kaynak akışı düzenlemesinin yapılması.
Eğer bunları bir bütünlük içinde ele almazsak, bilin ki 2018 ve 2019 içinde çok acı sonuçlarla karşı karşıya kalacağız. Hele Federal çözümü engellemek için mülkiyet meselesini öne sürüp ayak sürçmeye çalışanlar ile "iki devletli çözüm" diyenler, bilin ki bu toplumu, mülkiyet meselesinde yeniden derin bir çıkmaza iteceksiniz. 
Lütfen siyasi kadroların tümü, Sayın Romans Mapoların Kıbrıs Gazetesinde yayınlanan makalelerini tekrar tekrar okusunlar...
YORUM EKLE

banner608

banner474