Bir yalancı ile nasıl başa çıkılır?

Ortada ciddi bir sorun var… Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis, siyasi amaçlarına ulaşmak için her türlü yöntemi kullanmayı mubah sayan bir çıkarcıdır. Anladığım kadarıyla “Ada’yı Türklerden arındırmak” dışında bağlı olduğu hiçbir ideal veya “değer” de yoktur.
Bunun son örneklerini Tufan Erhürman’ın seçilmesinden sonra sergilemeye başladı. 
Güney Kıbrıs’ta İngilizce olarak yayınlanan Pazar günkü Cyprus Mail gazetesi, Hristodu-lidis’in Cumhurbaşkanı Erhürman’ın son görüşme sırasında yaptığı telefon görüşmeleri ile ilgili “yanlış bilgilerin gerçekmiş gibi yayılmasına izin verdiğini” ileri sürdü. Gazete, bu yanlış bilginin kaynağının da Hristodulidis olduğunu belirtti.
Aynı gün, bir de “politik yalana” tanık olmuştuk zaten… 11 Aralık Perşembe günkü üçlü toplantıda, çözüm çerçevesi olarak “BM Güvenlik Konseyi kararlarından” söz edildiği ve bunun “büyük bir kazanım” olduğunu Rum basınına duyuruldu. Erken ve taraflı bir de-ğerlendirmeyle basın ve siyasi partiler bu çerçevede yorum yapmaya zorlandı ve manipü-le edildi. Böylece, Cumhurbaşkanı Erhürman ile anti-federasyoncuların arasının açıl-masına yatırım yapılmış oldu!
Zaman, manipülasyon çağı… Üstelik Hristodulidis çok hareketli; zeki ve çalışkan! İm-kanları da çok ve hepsini de “değersiz çıkarları” için kullanmaya kararlı görünüyor.
Crans Montana’yı nasıl çökerttiğini herkes biliyor ama nihai sorumluluğu 1’inci Nikos’un üstüne yıkarak bundan kurtulmayı başardı. Kendini “çözüm meleği” olarak sunabiliyor.
22 Aralık Pazartesi günü Kudüs’te Yunanistan-Kıbrıs-İsrail zirvesine katılacak. İsrail’i Kıbrıs’a yerleştirirken NATO üyeliğinden söz edebiliyor. Hem NATO istiyor; hem de NATO üyesine karşı hareket edebiliyor. Bir de üçlü hızlı müdahale gücü oluşturma amacı var.
Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye karşı kullanmakta da usta görünüyor. Bunu yaparken “Kıbrıslı Türk vatandaşlarını Türkiye’den kurtarmaya çalıştığını” da ileri sürecek sanırım.
Daha dün bile “müzakerelere hazır olduğunu” ileri sürdü ama hazırlığının ne olduğunu söylemedi. Hayatını Kıbrıs sorunu ile kazananlar, müzakere süreçlerinden korkmazlar zaten. Demagojik bir müzakere süreci ise ne çözüm üretir ne de yakınlaşma! 
Hayal dünyası çok geniş ve bunu gerçek olarak sunma kapasitesi yüksek…
Tufan Erhürman işte bununla mücadele edecek. Öyle bir mevkide değilse bile o maka-mın yakınlarında bulunmuş bir kişi olarak önerimi de yazmak zorunda hissediyorum: Her zaman doğruyu ve sadece doğruyu söylemek; her zaman çözümün ve sadece çö-zümün peşinde koşmak gerekir.
Bu ikisi yeter: Dinsizin hakkından imansız gelir!