Diyalog Gazetesi
2025-09-12 10:56:08

Biraz tarih: Kıbrıslı Türkler ‘etkisiz eleman’ değildir!

Hasan ERÇAKICA

12 Eylül 2025, 10:56

Biz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bize tanıdığı hak ve yetkileri “etkin bir şekilde” kullanabildik mi; emin değilim!
Kıbrıs’ın AB üyeliği sürecinde de çok ama çok büyük hatalar yaptığımıza inanıyorum. Herkes Kopenhag zirvesi ve Tahsin Ertuğruloğlu’nun rolü üzerinde duruyor ama ben daha 1990’lı yıllarda üyelik sürecinin başında Kıbrıs Türk halkını sürecin içine sokacak imkanların olduğunu ve bunu kullanamadığımızı düşünüyorum.
2004 yılındaki Annan Planı oylamasından sonra ortaya çıkan durumun “etkin olarak” kullanılmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu “etkin kullanma” yetersizliği bize ait bir sorundur ama 1959 anlaşmalarının, Kıbrıs’ın AB üyeliği sürecinin ve bunun sonunda ortaya çıkan Annan Planı referandumunun bize çeşitli olanaklar sunduğu açık bir gerçektir.
Bu olanakları, 1960 öncesindeki taksim tezimizde ısrar ederek elde etmedik. Fatin Rüştü Zorlu’nun liderliğindeki Türk diplomasisinin dünya konjonktürünü değerlendirerek taksimden geri adım atması ve anlaşmalara destek vermesi sayesinde elde ettik.
Öncesine gidelim…
İkinci Dünya Harbi’nden sonra Türkiye, Sovyet tehdidine karşı Batı dünyası ile ittifak yapma arayışındaydı. İngiltere ile dalaşarak bu arayışa zarar vermek istemiyordu. Başbakan Menderes, 19 Eylül 1955’te Londra Konferansı’ndan dönüşünde Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı basın açıklamasında bile, “Türkiye için Kıbrıs diye bir mesele yoktur” diyebilmişti. Kara Çete ve Volkan kurulmasa, Kıbrıslı Türk aydınlar her gün Ankara sokaklarında çarık sürümese, Erenköylü balıkçılar Mersin kıyılarına dayanarak silah talep etmese, Kıbrıslı Türkler İstanbul’da dergiler yayınlamasaydı Kıbrıs sorunu Rumların ENOSİS istemlerinin karşılanmasıyla sonuçlanabilirdi. İngiltere üslerini alır; gerisini Yunanistan’a bırakırdı ve biterdi!
Bunu engelleyen Kıbrıs Türk halkının ve aydınlarının direnişi olmuştur.
Bu süreçteki liderlerimiz olarak Küçük ve Denktaş, Türkiye ile kavga etmediler ama her istediğine de “evet” demediler.
2000’li yıllarda, AK Parti henüz kurulmamışken, Kıbrıs Türk siyasi hareketi içinde Kıbrıs’ın AB üyeliği sürecini değerlendirerek soruna çözüm bulunabileceğini savunanlar vardı. AK Parti, çözüm sürecini ne kadar destekledi emin değilim ama bu eğilimin peşinden gitmeyi kendinin ve Türkiye’nin çıkarlarına uygun gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Buradaki çözümcüler, AK Parti istedi diye çözümcü olmadı. AK Parti, çözüm sürecine katılmakta yarar gördüğü için buradaki çözümcülerle iş birliği yapmak zorunda kaldı.
Daha da yazabilirim…
Kıbrıslı Türklerin “etkisiz eleman” olmadığını daha pekçok tarihi olayla kanıtlayabiliriz.
Şimdi ısrarla, “etkisiz eleman” olmamızı isteyenler var… Hem etkisiz eleman olalım, hem de onlar Cumhurbaşkanı olsun!
Yok! Bu bize uymaz kardeşim!
Biz “siyasi bir varlık” olma peşindeyiz.
“Etkisiz eleman” olmak bize yakışmaz!

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.