Diyalog Gazetesi
2022-06-22 10:40:42

Güneyden geride olmamalıyız

Dr. Orhan AYDENİZ

22 Haziran 2022, 10:40

Kıbrıs Türk halkı olarak, geçmişe göre, çok daha iyi durumda olduğumuzu inkâr edemeyiz. Ancak özellikle sınır kapılarının açılmasından sonra gördüğümüz gibi, güneydeki komşularımız maalesef birçok alanda bizi oldukça gerilerde bıraktı. Adada eşit halk olarak varlığımızı sürdürebilmemiz için, mutlaka her alanda onların gerisinde kalmamalıyız. Çünkü sınırların kapatılması ile belki bu gün güneye akımın durdurulması mümkün olabilecek. Ancak şimdiki halimizle birleşme ve bir anlaşma sağlanması halinde, onların yanında ikinci sınıf bir halk veya zamanla eriyip kaybolacak azınlık durumuna düşeceğiz.
Biçimsel olarak onlardan hiçbir eksiğimiz yoktur. Ülkemizde kişi başına düşen memur sayısı, beyin gücü ve her alanda hizmet vermek amacı ile oluşturulan devlet kuruluşları bakımından, onların gerisinde değiliz. Ancak partizanlık nedeni ile eldeki potansiyelin doğru değerlendirilememesi, umursamazlık, disiplinsizlik, devlet kuruluşlarının çok kalabalık, hantal, ağır ve iş yapamaz duruma sokulması nedeniyle, sorunların çözümü mümkün olmuyor.
En basit bir kıyaslama yaparsak, güneydeki ana yollara bakıldığı zaman; aynen batılı ülkelerde olduğu gibi temiz, yeşillendirilmiş ve modern donanımlı; bizdekiler ise adeta ölüm tuzağı. Anayollar bile çukurlarla dolu. Güneydeki şehirlerarası yollarda hemen hemen hiç kavşak bulunmamasına karşın, bizde 60 kilometrelik Mağusa-Lefkoşa arasında onlarca kavşak var. Yeni yapılan yollarımızda en önemsiz ve basit işaretlemeler ve trafik levhaları bile çağdaş normlarda değil. Bazılarının yazıları soldu. Yakın geçmişte anavatanın mali desteği sayesinde yapılan Lefkoşa-Girne yolunun iki tarafındaki demir bariyerlerin büyük bir kısmı, araç kazaları sonucu tahrip edildi ve sigortadan alınan tazminatlarla onarılmadı. 
İşin üzücü yanı her gün bu yolu kullanan hiçbir basın mensubu ve muhalif siyasi, yerli yabancı herkesin gözüne batan tahrip edilmiş bariyerlerin onarılmamasını sorgulamamakta gündeme taşınmamakta ve tamiri için baskı yapmamaktadır.
Güneyde resmi ve özel sektör kuruluşlarının Avrupa düzeyine çıkmasına karşın; bizde parlamenter sistem ve üçlü kararname sayesinde, devlet iş yapamayacak duruma getirildi. Memurlar amirlerinden çekineceğine, adeta amirler maiyetindeki görevlilerden çekinmektedir. Memurlar siyasi iktidarları eylemlerle tehdit etmekte ve tüm taleplerinin karşılanmasını sağlamaktadır. 
Güneyde devlet kuruluşlarında, memurların halka hizmet etmekle yükümlü olduklarının bilincinde hizmet etmesine karşın; bizdeki memurların çoğu memuriyeti kazanılmış bir ayrıcalık- imtiyaz olarak gördüklerinden, vatandaşların işini lütfen yapıyorlarmış gibi hareket ediyor. Bakanlıkların resmi internet sayfalarına yazılan şikâyetlere yanıt verilmiyor. Vergi toplamada vatandaşlara çıkarılan zorlukların kaldırılması için yapılan yapıcı uyarılar, dikkate alınmıyor. Online vergi ödenmesi, inatla ve ısrarla basitleştirilmiyor.
Güneydeki piyasada; gıda güvenliği, halk sağlığı ve tüketici haklarının korunması için her türlü önlemin alınmasına karşın; bizde tüketiciler; üretici ve satıcıların insafına bırakılmıştır. Şimdiye kadar hiçbir toplu iş sözleşmesinde, hizmet alan ve tüketicilerin korunmasına yönelik tek bir madde konulduğu görülmedi.
Güneyde, Lefkoşa’dan Baf’a kadar seyahat ettiğiniz zaman, yollarda tek bir arızalı trafik ışığı görülmemesine karşın, bizde bozulan trafik ışıkları günlerce arızalı bırakılıyor.
Özetle belirtmek gerekirse, güneyde her konuda bir düzen bulunmasına karşı; bizde tam ters bir durum ortaya çıkarılmıştır. Yaşanan dönemde, halkımızın bir kısmının; hemen yakınındaki market, okul, hastane, devlet kuruluşları yerine, uzun bir yolu göze alarak güneydekileri tercih etmesi; aramızdaki olumsuz fark ve kalitesizlik bulunduğunun kanıtıdır.
Gerçi güneydeki gelişmişlik, disiplin ve düzen, bir bakıma Avrupa Birliği uyum çalışmaları ve yardımları çerçevesinde sağlanmıştır. Ancak bizde zaten yürürlükteki yasalar bile doğru dürüst uygulanmıyor. Bu nedenle, öncelikle şimdiki yanlış yönetim anlayışı terk edilmeden sorunlarımızın, sadece Avrupa Birliği uyum yasaları veya ek yardımlarla da düzeltilemeyeceği inancındayım. Herkesin bildiği gibi, kuzeyde her alanda halka karşı aşırı bir umursamazlık vardır ve en basit konularda bile kimse, sorunların çözümlenmesi için en küçük harekette bulunmuyor.
Üstüne üstlük siyasilerin planlı programlı hareket etmesini, popülizmden vazgeçmesini ve sorunlarımızın çözümünde bize yardımcı olmak isteyen anavatana da, iç işlerimize karışıyor masalıyla saldırılmaktadır.
Adada eşit bir halk olarak varlığımızı sürdürmek istiyorsak, güneydeki durumdan ders almamız, daha sorumlu hareket etmemiz ve yargı, eğitim, ulaşım, ticaret, sanayi, sağlık, polis, tarım ve tüm konularda güneyde ne yapıldığını nasıl yapıldığını görmemiz, örnek almamız ve elimizi vicdanımıza koyarak daha sorumlu hareket etmemiz gerekir görüşündeyim.
Aksi halde her koşulda, güneydeki yönetime yamalanmamızı savunanların, hatta yaşamını temelli olarak güneyde sürdürmeyi tercih edenlerin sayısında göze batacak kadar artış olabilecek. Bazı Rum yetkililerin, ENOSİS’in önünü açacağı için federasyonu dayattıklarını açıklamalarına rağmen, KKTC’de hala daha bazı kişilerin federasyonu savunması, bazı kişilerin ise Kıbrıs Cumhuriyeti zemininde çözümü önermesi bu görüşü desteklemektedir.
.Tüm sorumluların daha bilinçli ve sorumlu hareket etmemesi halinde, bir gün kendimize geldiğimizde; iş yerlerimizin yok olduğunu, devlet kuruluşlarının da göstermelik ve kimsenin uğramadığı kuruluşlar haline geldiğini göreceğiz. Gerçekleri söylemek belki bu gün bazı kimseleri rahatsız edecek. Ancak mevcut durum karşısında sessiz kalmak ve başımıza gelecekleri beklemek de mantıklı ve sürdürülebilir bir seçenek olmaz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.