Ülkemizde alışılmış siyaset anlayışı, bizleri uçurumun kenarına kadar getirdi…
Hemen her gün ciddi bir sorunla yüzleşiyoruz…
Dağları, denizleri aşıp ülkemize kadar gelen suyu planlı bir şekilde dağıtamıyoruz…
Bazı bölgeler ancak haftada 2 gün su alabiliyor…
Yazın sıcağında, kışın soğuk saatlerinde elektrikler kesiliyor, insanlar sıkıntı yaşıyor…
Üniversite mezunlarının önemli bir kısmı işsiz dolaşırken, hala meslek eğitimini özendirecek adımlar atılamıyor…
Ülkede eczacı, iletişimci, avukat, beden hocası patlaması var ama bu bölümlere öğrenci alımı devam ediyor…
Yaratılan huzursuzluğa ve yaşanan adli suçlara karşın kaçak Afrikalı işçi çalıştırmanın önüne geçilemiyor…
Tüketim maddelerinde yaşanan kontrolsüz fiyat artışları ayrı bir sorun…
Mersin’de kilosu 8 liradan satılan domatesi, Girne’ye getiremiyor, halka kilosu 70 liradan ürün satıyoruz…
Hemen her alanda ciddi sıkıntıların yaşandığını görebilmeli ve artık uyanmalı ve sorunları ortadan kaldırmak için ciddi adımlar atmalıyız...
Bakın bu ülkede tornacı kalmadı...
Su tesisatçısı ve elektrikçiye ihtiyaç var...
Oto tamircisine ihtiyaç var...
Tarlada ekip, biçecek, kombay kullanacak, hatta kombayı tamir edecek insana ihtiyaç var...
Temizlik işçisine de ihtiyaç var...
Garsona, aşçıya ihtiyaç var...
Nüfusun tamamı beden hocası, iletişimci, işletmeci, coğrafyacı veya tarihçi olamaz...
Olursa şimdiki gibi işsiz ve çaresiz kalır...
Yeterli düzeyde İngilizce bilmeyen bu gençlerin, dünyanın hiçbir ülkesinde iş bulamayacağını birilerinin artık onlara ve ailelerine anlatması gerekiyor...
İlgili kurumlarla toplantı yaparak, askerlik konusunda yeni düzenlemeler yapılmalıdır...
Kimse gerçekleri konuşmuyor
Ancak bu noktada, özellikle ekonomik kuruluşların da çok ciddi sorumluluklarının olduğunu vurgulamadan geçemeyiz...
Başta Ticaret, Sanayi ve Esnaf Odaları bu konularda alternatif projeler üreterek devleti yönetenlerin karşısına çıkmadılar...
Gidişatın yanlış olduğunu ve ülkeyi çökerttiğini bildikleri halde, kendi çıkar dünyalarını aşıp, gerçek dünya ile ilgilenmediler...
Şimdi çok sayıda örgüt koro halinde “Statüko devam edemez, çözüm şarttır” diyor...
Ancak; böylesi hayati bir konuda dahi insanlara doğruları söylemiyorlar...
Halkın karşısına ciddi verilerle çıkmıyorlar...
Bugüne kadar gerekli hazırlıklar yapılmadığı için çözüm olması halinde kaç tane hayvancının, kaç kasabın, kaç çiftçinin, kaç yüz esnafın, kaç bin kamu ve belediye görevlisinin işini kaybedeceğini anlatamıyorlar...
Ya korkuyorlar ya da kendi dünyalarının dışına çıkmak istemiyorlar...
“Fiyatlar artacak Girne’deki villayı şu kadara, Baf’ta babadan kalma tarlaları şu kadara satıp, İsviçre’de yaşarım” düşüncesinde olanlar, geride kalacak aile yakınlarını, dost ve arkadaşlarını da düşünmüyorlar...
Bunlar üzücü olan gerçeklerdir...
Kendi insanlarını, kendi devletlerini düşünmüş olsalardı; hiç olmazsa 2004 referandumu sonrasında KKTC’nin toparlanması ve kendi ayakları üzerinde duracak hale gelebilmesi için projeler üretir, hükümetleri icraat yapmaya zorlardı...
Ama şahsi hesaplar onlara da engel oldu...