Bir arı çevremde vızıldıyor.
Bir çiçeğe girince sesi kesiliyor, bir başka çiçeğe gitmek için kalkınca gene başlıyor.
Vites değiştikçe motor sesi nasıl deği-şirse kanatlarının çıkardığı ses de yaptığı manevralara göre oynuyor. Sanki direksiyonu ve hız pedalı var.
Güneşin sıcaklığı onu kovanından dı-şarı çıkardı.
Başka uçarlar da aynı çağrıya uymuş.
Yeşilliklerin üzerinde küçük, tanıma-dığım sinekler uçuşuyor, birbirlerinin çevresinde, kim bilir ne amaçla.
Dün de yeni açmaya başlayan sikla-men çiçeklerinde tanımadığım, arı vızıltısına benzer sesler çıkaran minik uçarlar görmüştüm.
Güneş beni de çağırdı: Üstüm çıplak bahçede oturuyorum.
Bir kelebek oturduğum sandalyenin önündeki sandalyenin üstüne konu-yor. Bir süre orada duruyor, sonra başka bir kelebek gelip çarpar gibi ya-pıp onu alıyor ve kelebeklerin acayip inişli çıkışlı uçuşlarıyla arkamda kay-boluyorlar.
Banttan ezan duyuluyor, ardından ho-ca minarenin mikrofonlarından soka-ğa çıkma yasağına uymanın önemine dair bir bildiri okuyor.
Kelebek dönüp eski yerine konuyor. Kanatlarını açıp kapatıyor bir süre, belki denge bulmak için, sonra kanat-ları V şeklini alıyor. Kahveren-gi, turuncu ve beyaz benekleri var.
Karşılıklı güneşleniyoruz.
Bu yılki erkek modası toprak renkleri imiş, tıpkı bu kelebeğin tonları gibi. Doğaya dönüşü veya onu hatırlayışı çağrıştırmak için bu seçimin nedeni.
Şık erkek giyiminde kahverengi şehir-lerde kullanılmaz, kırsala aittir. Bu ku-ral Covid-19 aşkına bozuluyor mu?
Sevdiklerimizle bir araya gelememek bize yoksun kaldığımız temasların ve birlikteliklerin ne kadar değerli oldu-ğunu öğretecek mi? Küslüklerin, dar-gınlıkların, kavgaların, hoşgörüsüzlük-lerin, ihtirasların abesliğini kavraya-cak mıyız?
Ders almak insanın en güçlü yanı de-ğil. Bunu da unutur, diye düşünüyo-rum. Tabii Covid-19 kalıcı olup kendi-ni unutturmamaya kararlı değilse, ki o da mümkün.
Kelebek kalkıp dizimin üstüne konu-yor. Ama elim fotoğrafını çekmek için telefonuma uzanınca kalkıp yerine dönüyor.
Arı hep yakınlarda.
Arı olmak aynı işi, aynı biçimde, hayat boyu yapmaktan sıkılmamak demek-tir.
Arı, arı olmak için gerek duyacağı bü-tün özelliklerle donatılmış olarak dünyaya gelir.
İnsan ise boş doğar. Bütün yaratıklar arasında bir tek odur dünyaya hazır gelmeyen. Kendi kendini donatmak, ne olacağını tayin etmek durumunda-dır.
İşi zordur.
Teni ihtiyaçlarla doludur.
İster ve elde eder ve doymaz.
İster ve elde edemezse sapkınlaşır. Kendine de başkalarına da şiddete gi-der.
Teni hiç büyümez, hep istek dolu, hep ham kalır.
Havanın Şubat’ta bu kadar sıcak ol-ması hayra alamet değil. Ama bunu düşünmeyeceğim bugün. Hayata dö-nen uçarlar gibi ben de sıcağın keyfini çıkaracağım.
Kelebekle güneşlenmek
Paylaş