Diyalog Gazetesi
2021-04-24 09:14:39

Mis çiçekleri

Metin MÜNİR

metinmunirt24@gmail.com 24 Nisan 2021, 09:14

 

Ben doğduğumda Kıbrıs bir İngiliz kolonisi idi ve ben de bir İngiliz vatandaşçığı idim; her ne kadar bunun bilincinde olmasam ve kendimi münhasıran Türk saysam da. 
Hayatımın ilk dört beş yılını babamın orman bekçiliği yaptığı Trodos Dağı’nın kuzey eteğindeki Dillirga’da, Roişa (Yağmuralan) Köyü'nde geçirdim. 
Ortasından yaz kış akan bir dere olan Roişa, çam ormanının içine saklanmış küçük bir köydü. Köylülerin hepsi Türk’tü ama Rumca konuşurlardı. Oynadığım çocuklardan öğrendiğim Rumcam Türkçemden iyi idi. 
Annem Hıristiyan ve Rum oldukları için Rumları sevmezdi, inatla Rumca öğrenmedi ve Rumlarla karşılaştığında bildiğini bildiğim “günaydın,” “hoş geldiniz,” “güle güle,” gibi birkaç basit kelimeyi de ısrarla kullanmadı. Bir gün okuldan eve geldiğimde ona Rumca konuşunca bana anısı silinmeyen bir dayak attı. 

Babam Rum kadar iyi Rumca konuşurdu. Karpaz’ın Litrangomi (Boltaşlı) köyündendi. Litrangomi’de Rum çoğunluğun kıyısında yaşayan birkaç Türk aileden birinin çocuğu idi.
Babam bir eğitim fanatiği idi ve beni okula başlama yaşından bir yıl önce köyün ilkokuluna yazdırdı. İlkokul, bir öğretmen ile bütün yaşlardaki çocukların öğrenim aldığı bir odadan ibaretti. 
Ben bu okulda birinci sınıfı bitirince babam daha iyi mekteplere gitmemiz için bizi Lefkoşa’ya taşıdı. Hisar’daki Ermeni Mahallesi’nde küçük bir ev tuttu. İlk defa Ermenilerle karşılaştım ve oynadığım çocuklardan Ermenice öğrenmeye başladım.
Annem evin küçük bahçesine tohumdan bir sıra mis çiçeği ekti. Bitki kamışlara sarıla sarıla boyuma gelince mis gibi kokan beyaz, pembe, kırmızı, mor çiçekler açtı. Sanırım aşığı olduğum ilk çiçek eğer yasemin değilse muhakkak mis çiçeğidir.
Buna rağmen bu yıl ilk defa ekene kadar bahçeme mis çiçeği ekmemiştim. Aslında gene ben ekmedim de arkadaşım Hatice ve yardımcısı ektiler. Toprağı ve çiçeklerin sarılacağı kamışları da haftada iki defa uğrayan bahçıvan Ahmet hazırladı. Ben, o küçük evde olduğu gibi, sulama ve çiçekleri koklama görevini yüklendim.
Çiçekler açtı, mis gibi kokuyorlar. 
Yanlarından geçerken burnumu çiçeklere daldırıyorum. Koku, Roişa’yı ve Türklerle Rumların, Ermenilerin, Maronitlerin ve İngilizlerin bir arada yaşadığı, mis çiçeği gibi çok renkli eski günleri aklıma getiriyor.

Türk Rum çatışmaları başlayınca köylüler Roişa’dan kaçtı ve köy Rum tarafında kaldığı için bir daha dönemedi. Türkler gidince yakın köylerdeki Rumlar evleri yıktılar. Zamanla orman köye indi ve yıkıntılar ağaçlar arasında kayboldu. Anayoldan köye giden toprak yolda tabela olmadığı için bilen biriyle gitmezseniz bulamazsınız. 
O günlerden bu yana her şey değişti ve birçok şey yok oldu. Ama işte dini, milliyeti ve cinsiyeti ve kimseyle kavgası olmayan mis çiçekleri, “kim beni ekti, kim bana su veriyor” diye sormadan yaşamaya ve güzellik saçmaya devam ediyorlar ve belki de zamanın sonuna kadar edecekler. 

Yorumlar (15)

ece aksoy 3 Yıl Önce

teknoloji bir gün kokuları da uzaklara iletsene güzel olur

Ruh ikizi 3 Yıl Önce

Ey Ademoğlu, n’olurdu bir çocuk gibi.. Masum kalsaydın. Habil ile Kabil’e uymasaydı!.

Ruh İkizi 3 Yıl Önce

Sevgili editör, yorum süresini biraz uzatsanız; mümkün değil mi? Bizi düşük cümlelerden kurtarmış olursunuz. Selamlar.

Ruh İkizi 3 Yıl Önce

Ey Ademoğlu, n’olurdu bir çocuk gibi, Saf ve masum kalsaydın... Habil ile Kabil’e uymasaydın!

Bir Vatandas 3 Yıl Önce

Sayin Ruh Ikizi, kisa suren yorum suresini uzatmak icin yorumu once baska bir yere yazin , mesela windowsdaysaniz not defterine yazabilirsiniz . Sonra yazdiginiz bu uzun yorumu not defterinden kopyalayip buraya yapistirabilirsiniz. Boylece daha uzun mesajlar yazabilirsiniz. Ben hep boyle yapiyorum. Umarim bu fikir size yardimci olabilir. Not : Bu yorumu da aynen yukarida bahsettigim sekilde yazdim.

Ruh ikizi @ bir vatandaş 3 Yıl Önce

Teşekkürler kardeşim, deneyeceğim.

Bir Vatandas 3 Yıl Önce

Rica ederim. Yardimci olabilmissem sevinirm.

Ali ozdemir 3 Yıl Önce

Tabiat yazıları kaçışımi yoksa bıkkınlık veya ertugrul Özkök gibi korkumu

İlker Gökçen 3 Yıl Önce

Kızılderili şefin dediği gibi '' nerede bir dere içinde kavga eden iki balık görürseniz oradan beş dakika önce uzun iki bacaklı bir ingiliz geçmiştir. Mutluluğun az acıların fazla olması insanların ihtiras ve açgözlülüğünün fazla olması.

Doğrucu davut 3 Yıl Önce

Sizi okumak bana terapi gibi geliyor Sn.Münir...Saygılarımla...

Metin Münir 3 Yıl Önce

Resim ters basıldığı için okuyucularımdan özür dilerim.

Berk Fırat 3 Yıl Önce

Sesleri çıkmasa, çıkamasa da içimizde mis çiçekleri var.

Faruk Ercan 3 Yıl Önce

Ot kadar olamıyoruz. Teşekkürler MM.

Behice 3 Yıl Önce

Günlük iç kapatıcı haberleri bitirdikten sonra uyumaya gitmeden son olarak sizin yazılarınızı okuyorum,huzurlu bir gece için ilaç gibi geliyor... uyorum.Huzurlu bır gece için ilaç gibi geliyor.

Mehmet Davutoğlu 3 Yıl Önce

Sayın yazar, bu kadar tabiattan bahsediyorsunuz,bir zahmet Tabiat Risalesini müellifi(B.S.N.)okumanızı tavsiye ediyorum .selamlar,muhabbetler.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.