Holguin ilk görüşmelerini yaptı. Sıfıra sıfır, elde var sıfır!
Hristodulidis, kapsamlı çözüm müzakerelerinin başlamasını kolaylaştıracak şekilde Güven Yaratıcı Önlemler istiyor ama Kıbrıs Türk halkını köşeye sıkıştırmak politikasından ödün vermeye de yanaşmıyor. Mülkiyet haklarını esas alan saldırıları da bununla ilişkilendirmek gerekiyor. Ve hatta Schengen sistemine dahil olmayı da… Mesajı açıktır: Size Kıbrıs’ı dar ederim; bu tarafa bile zor geçersiniz!
Hristodulidis’e bu olanağı biz verdik. İki devletli politikayı savunacak olanlar bunun daha başka yollarını bulacaktı ve soyutlanmamıza izin vermeyecekti. Yapamadılar!
Mülkiyet hakları üzerinden başlayan saldırı Tatar’ın kurtarıcısı oldu galiba… Holguin ile görüşmesinden sonra, “diğer konularda ilerleme kaydedilmesi ve Temmuz'da gerçekleşecek olası toplantının anlamlı olması için bu "terör faaliyetlerinin durması gerektiğini” söyledi. Böylece, Hristodulidis “her türlü toplantıya hazır olduğunu” belirtme fırsatını yakalamış oldu. Bunu kullanıyor!
Bu arada, Tatar’ın tutumunun kendi arkadaşları arasında bile yeterince kabul görmediğini veya anlaşılmadığını gözlemliyoruz. Kimisi, “her fırsatta ve her formatta görüşülmesi gerektiğini” söylüyor; kimisi bazı geçiş kapılarının kapatılmasından, kimisi geçiş kapılarının çoğaltılması gerektiğinden dem vuruyor.
Belli ki ortada etkili bir strateji yoktur. Siyasal olarak aynı cephede olanlar bile darmadağın durumdadır. İsteyen istediğini ve aklı ne keserse onu söylüyor!
Bu durumda Kıbrıs Rum tarafının bizimle görüşebilmek için mülkiyet davalarını askıya almasını kim bekleyebilir ki? Hristodulidis’in yerinde olsaydınız, Tatar’ın bu konudaki talebine, “Bunlar hukuki süreçler. Ben karışamam. Kıbrıs sorununu çözersek bunlar kendiliğinden çözülecek zaten” diye yanıt vermeyi tercih etmez miydiniz?
Yanlış hesap Bağdat’tan döner demişlerdi ama bizim hesap Hristodulidis’ten geri dönmüşe benziyor. Buna karşın ne yapacağımız konusunda ise bizi yönetenlerin anlaşılır bir duruşları yok; belli ki strateji geliştirme konusunda zayıflar!
Bunun bir de Türkiye bacağı var tabii… Holguin, önümüzdeki günlerde Ankara’da Fidan ile görüşecek. Türkiye yetkililerinden az da olsa cesaret almadan bu serüvene atılmazdı diye düşünemeden edemiyorum doğrusu. BM Genel Sekreteri Guterres, böylesine deneyimli bir diplomatı başka işlerde kullanmak istemez miydi yani? Ortada bunca sorun varken, Kıbrıs sorununu çözmek Guterres’e mi kaldı?
Belli ki Türkiye, bütün bu çabalar için “yeşil ışık” yaktı.
Belki de yanılıyoruz ama bunca çabayı, geliş-gidişleri, toplanmaları, yeniden toplanma kararlarını başka türlü izah edemiyoruz.
Göreceğiz!
Holguin neden gelip-gidiyor anlamak bile zor! Tatar’ın bu geliş-gidişlerden yararlanabilecek bir kapasite ortaya koyamadığı da ortada. Ne olacağını göreceğiz!