Sihirli Kelimelerim: “Lütfen”, “Teşekkür Ederim”, “Özür Dilerim”, “Rica Ederim” ve “Affedersiniz…”
Bu basit kelimelerin İngiliz kültüründe ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu biliyor muydunuz?
İngiltere’de “lütfen”, “teşekkür ederim”, “özür dilerim”, “rica ederim” ve “affedersiniz” gibi ifadeler sadece birer kibarlık göstergesi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak kabul edilir. Cümlenin başına veya sonuna bu kelimeleri eklemenin değerini, bu kültüre ait bireyler çok iyi bilir. Nezaket kuralları, bu toplumlarda hayatın en temel anahtarlarından biridir.
Peki ya bizim kültürümüz? Evet, eskiden bizim de böyle bir kültürümüz vardı. Peki ya şimdi?
Yeni nesil nasıl yetişiyor?
Biz, eğitim kurumumuzda yalnızca akademik başarıya odaklanmıyoruz. Değerler eğitimi, kültür, nezaket ve anlayış gibi kavramları da çocuklarımıza kazandırmaya çalışıyoruz. Eskiden okullarda bu anlayış çok daha belirgindi. Sosyolojide okuldan söz edilirken "hidden curriculum" yani gizli müfredat kavramı kullanılır.
İşte bu gizli müfredat; bir çocuğun ilk sosyalleşme evresi olan aile, ardından gelen ikinci evresi olan okul ile birlikte, sadece akademik bilgi değil, aynı zamanda toplum içinde birey olmayı; başkalarının haklarına, yaşamına saygı duymayı; yazılı olmayan kuralları – örneğin sıraya girmeyi – öğrenmesini sağlar.
Yeni yetişen nesli anlamaya, tanımaya çalışıyorum. Beni tanıyanlar bilir; genellikle öğrencilerin sıkça gittiği kafelerde çalışmayı severim.
Bilgisayarımın başında çalışırken, kulağım yan masalardaki konuşmalara takılır. Beynim bir toplum analizi yapar adeta.
Son zamanlarda duyduklarıma inanamıyorum.
Gençlerin kullandığı küfürlü kelimeler, birbirlerine hitap şekilleri, konuşmaların içeriği o kadar üzücü ve gelecek adına o kadar endişe verici ki... Böyle bir gençliği yetiştiren biz yetişkinler, ebeveynler ve eğitimciler olarak hiç mi sorumluluk almıyoruz? Hiç mi kendimizi sorgulamıyoruz?
Bırakın bir hayvana ya da bir insana saygı duymayı; kendini gerçekleştirmeyi başaramamış, içi boş, amaçsız konuşmalarla vakit geçiren bireyler görüyoruz artık.
Geleceğe dair hiçbir fikri olmayan, çalışmadan en kolay yoldan para kazanmanın yollarını arayan, sosyal medyanın sanal dünyasında kaybolmuş, kendi öz benliğini unutmuş, ana dilini bile doğru konuşmakta zorlanan bir nesil…
Ve en acısı: nezaket kurallarından tamamen yoksun bir gençlik.
Akranları arasında küfürlü konuşmayı meziyet sanan bir gençlikten söz ediyoruz. Biz çocukken ilk öğrendiğimiz şeylerden biri, toplu taşımada büyüklere yer vermekti.
Büyüklerimize “siz” diye hitap eder, “rica ederim”, “teşekkür ederim” demeyi bilirdik.
Hiç unutmuyorum… Yine çocukken öğrendiğimiz önemli bir kural:
Annenin çantası izinsiz açılmaz, cüzdanından bir şey alınmaz. Eğer siz bunları çocuklara öğretmezseniz, onlar da başkalarına ait olanlara el uzatmayı doğal görür, çözüm yolunu kavgada arar ve kendini gerçekleştiremediği boşluğu kötü alışkanlıklarla doldurmaya başlar.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Ama özetle: en temelden başlayarak, çocuklarımıza nezaket kurallarını, kültürü ve değerleri öğretmek çok acil ve hayati bir konudur. Nezaket, sadece bir kelime değil, bir toplumun aynasıdır.