banner564

“Artık yeter” ve kriz fırsatçılığı virüsü

Sağlık Bakanı Sayın Ali Pilli, düzenlediği basın toplantısında “Artık yeter” dedi. Tepki gösterdi. Çünkü işin ciddiyeti ilkten idrak edilemedi. Bir hatırlayın, Corona’ya karşı derhal tedbiri öne getirenlere, “Bu virüsü abartıyorsunuz ve ayağımıza kurşun sıkıyorsunuz" denmişti. 
Sonra işin ciddiyeti ortaya çıktı. Buna karşın, tüm kurumları ve sivil toplumu bir araya getirecek bir kriz organizasyon yapılamadı. Bölük pörçük ve bir birine rakip, kriz merkezleri oluştu. Cumhurbaşkanlığında, Sağlık Bakanlığında, Başbakanlıkta başka merkezler oluştu. En nihayetinde kriz merkezi oluştururken, Tabipler Birliğini dışta bırakma eleştirilerine ve eski Meclis Başkanının görüş ve önerilerine yönelik bir yaklaşım göstermek adına, bir başka kriz merkezi daha Başbakanlıkta kuruldu.  
Böylece herkese bir konum vererek, eleştirileri giderme kolaycılığı gelişti. Ama sonuçta ne oldu? Onlar önerilerini, Sağlık Bakanlığı ile tartışmadan kamuoyuna duyurdu. Sağlık Bakanı buna imkanların sınırlılığını ifade ederek, “birileri" diyerek tepki gösterdi. Yani, kriz yönetecek olanlar kriz üretti. 
Çünkü düşünce dünyamıza çok uzun zaman önce, oportünist bir virüs bulaştı. Bu virüs; “Krizi fırsata döndürme” vahşi ifadesidir. Bu yüzden, gündemde olan Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeni ile kimisi tüm rolü kendisi kapmak, kimisi rol çalmak ve kimisi de acıdan bal yapma fırsatçılığı ile konuya yaklaştı. Hala bu güdü var. Bu nedenle sağlık alanındaki teklik sağlanamadı. 
Konu bununla da sınırlı değildir. Ekonomi ve sosyal alanda da durum benzerdir. Hükümetin sorumlu bakanları demeçlerle, toplumsal kırılma ve gerilim odaklarının oluşmasına katkı sağlıyor. 
Biri, “Herkese eşit maaş ödeyeceğiz” diyor. Öteki “6 ay sonra devlet bulamayacağız” diyor. Bir diğeri “Ne toplarsak o“ diyor. Başbakan da “Durumu iyi idare ediyoruz” diyen tozpembe tablolar çiziyor. Üstelik hala bir Pandemi Hastanesi oluşturulamadı. Bu yaşanırken, krizin ekonomik ve sosyal boyutunu nasıl karşılayabileceğimizi ele alınmak yerine; sınıfsal tepkiler ve zümresel çıkarları öne alan, çatışma ve gerilim tohumları ekiliyor. Yani toplumsallık darbeleniyor. 
Çünkü eğer siz, ‘herkes aynı maaşı alacak ve ne toplarsak o’, derseniz; hali ile kamu görevlileri, özel sektör çalışanları ve onların örgütleri hemen bankalara, servetlere el koyun açıklamaları yapacaktır. 
Çünkü, “Krizi fırsata çevirmek“ oportünist düşüncesini yıllarca besleyenlerin bu yaklaşımlarını, hali ile en geniş emekçi kesimler; “bunlar, Pandemiyi fırsat bilip, tüm hakları budayacaklar” kuşkusuna düşer. Ortak payda arayışı yok olur. Yani, kriz içinde toplumsal gerilim ve kırılma gelişir. 
Daha önce de ifade etmiştim. Bunları yapanlar, “kışla komünizmini“ beslerler. Bunun arkası servet düşmanlığına çıkar demiştim. Bugün bunu yaşıyoruz. 
Kesinlikle Sağlık Bakanlığının Başkanlığında, devlet ve sivil toplumla, bilim insanlarının ve siyasi partilerin önereceği sağlıkçılardan oluşan, tek bir komiteye ihtiyaç var. Sağlık ve yaşamın düzenlenmesi ile ilgili konuları bunlar görüşmeli ve Sağlık Bakanı eli ile hükümete önermelidir. 
Ayrıca ekonomi ve sosyal yaşamla ilgili olarak, toplumun tüm kesimleri, iş ve emek örgütlerini, siyasi partileri de kapsayacak, Cumhurbaşkanlığını da içine alacak ve Başbakanın, ilgili tüm Bakan ve onların bürokratlarının temsil edildiği bir Toplumsal Ekonomik Konseye ihtiyaç vardır. Kararları elbette ki Hükümet ve Meclis yaşama geçirecek. 
Yani, çatışma ve kırılma değil, ortak toplumsal payda. Kimse, “Krizi fırsat sayıp“, siyasi sonuç elde etmeyi hesaplamasın. Bunun altından kimse, tek başına ve yalnızca kendini kurtarma ile kalkamaz.  

YORUM EKLE

banner471

banner474