Kuzey Kıbrıs gerçekten hemen her konuda ‘raydan çıkmış’ bir treni andırıyor…
Ekonomik alanda başarılı mı?..
Devlet yönetiminde, belediyecilikte, karayollarında, su işlerinde elektrik ve haberleşmede dünyanın en iyilerinden mi?..
Söyleyin bakalım hangi konularda ‘iyi bir ülke’ olarak anılabiliriz…
Sağlıkta mı?..
Güldürmeyin insanı…
Barış harekatı sonrasında Dr. Burhan Nalbantoğlu ‘o günün koşullarına göre’ inşa edilmişti…
Sonrasında bunun üstüne bir tuğla koyan olmadı…
Nasıl olsa Anavatan bir gün yenisini yapacaktı…
Anavatan yeni hastane için proje gönderdi…
Dönemin hükümeti buna cevap bile vermedi…
Sonrasında ne oldu?..
Anavatan bizlere inşaatı iki ay içinde tamamlanan bir pandemi hastanesi hediye etti…
O hastane yapılmasaydı, bugün Corona hastalarını yatıracak yerimiz olmazdı…
Şimdi ne yapıyoruz?..
Corona sadece bizim değil dünyanın bir numaralı sorunu oldu…
Zengin ülkeler bu beladan kurtulmak için parayı bastırıp aşı satın aldı ve kendi halkını süratle aşıladı…
O yüzden de bu ülkelerde bazı yasakların kaldırılması aşamasına gelindi…
Fakir ülkeler ise aşıya ulaşamıyor…
Özellikle Afrika ülkelerinde nüfusun ancak yüzde birinin aşılandığı belirtiliyor…
O insanlar kendilerine aşı gönderecek ülke ararken, sadece ‘dıştan geleni’ tüketmeye alışmış olan KKTC yönetimi hediye AstraZeneca aşılarını iade etmeye hazırlanıyor…
Nereden bakarsanız bakın müthiş bir skandal…
Elimizde 50 bin adet aşı var ve biz bu aşıları ‘beğenmediğimiz için’ iade ediyoruz…
AstraZeneca’yı neden beğenmiyoruz?..
Üç veya beş kişide kısa süreli sıkıntı yarattığı duyulmuş da ondan mı?..
Yoksa aşı karşıtlarının devletten daha etkili hale gelmesinden mi?..
Bunun izahını bizlere kim verecek?..
AB ne yapmalı?
Bunca zaman bizlere ‘eşit davranmamakla’ suçladığımız AB’den gelen bu aşıları iade etme lüksümüz yoktur…
Elli bin aşı demek, 25 bin kişinin daha Corona’ya karşı korunma tedbiri alması demektir…
Bakın ‘ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ aşıdan önce yeni tip Coronavirüs atlatan her 3 kişiden birinin uzun dönem hastalığın semptomlarını taşıdığını belirtiyor ve insanları aşılanma konusunda uyarıyor…
Yani aşıyı reddedenlerin uzun süre Corona’nın etkisi altında kalacağı konusunda uyarıyor…
İçimizdeki bir kısım insan buna inanmayabilir…
Ancak devlet görevini yerine getirmeli ve kamudan başlayarak aşısızlara iş kapısını kapamalıdır…
Bazılarına göre böylesi bir uygulama Anayasa’ya aykırıymış!..
Ama dünyanın tanımadığı KKTC’nin anayasası Corona’dan önce hazırlanmıştı!..
İşlerine gelmediğinde devletin adını Ka Ka Te Ce yapanların, aşı konusunda KKTC Anayasası’na sarılmaları komiktir…
AstraZeneca aşılarının iadesi halinde AB’nin bizlere bir daha aşı göndermesini isteme hakkımızın olmayacağını da bilelim…
Ne hakkımız kalır, ne de yüzümüz…
Sayın Akar aşılanmak isteyenler şimdiye kadar aşılandı zaten yani artık bundan sonra aşılanmayanlar sadece kendilerine zara veriyorlar. Bırkalaım ne halleri varsa görsünler.
Zaten yeni çıkan mutasyonlarla, varyantlarla artık salgın da değişti, bu artık 2019 daki salgın değil. Bulaşıcılık o kadar arttı ki artık bu virüsü yenemiyeceğimiz yavaş yavaş belli olmaya başladı. Yani artık bundan sonra bu virüsle yaşamak zorunda kalacağız . Bu da demek oluyor ki hepimiz şu ya da bu şekilde bu virüsü kapacağız. Bazı ülkeler (melesa Danimarka gibi) bunun farkına varıp bütün kısıtlamaları kaldırmaya başladılar bile.
O zaman ne yapmalı? Ben kendimi korumak mı istiyorum , aşılanırım, sen kendini korumak mı istiyorsun aşılanırsın, aşılanmayanlar da sadece kendilerini riske atıyorlar yapacak bişrşey yok.
Fakat aşılanmayıp kendi salaklıklarından başkalarının sağlığını tehlikeye atmalarına da izin vermemeliyiz. Aşılanmayıp hastalığı kapıp da hastanelerde doktorların zamanını çalıp başka hastaların bakımına engel olmalarına da izin verilmemeli.
Eşşeği suya kadar götürürsün ama içmek istemezse başka yapacak birşey kalmıyor. Darwinism at its best.