“Sevmek birbirinin yüzüne bakmak değil birlikte aynı yöne bakmaktır.”
Antoine de Saint-Exupery.
18.
Bende de sevebilme yeteneği var, tüm ayrıcalıkları yaşatabilecek sevebilme yeteneği, ama siz de az biraz yok mu ki ne? Git gide azaldı mı sevmek, sevebilmek, karşı tarafında yalnızca o güzel karakterini görüp içten sevebilmek, samimiyetle hiçbir karşılık beklemeden sevebilmek. O kadar zor bir şey mi acaba, bazen aklım almıyor, aklım bile şaşıyor, eskiden miydi sevebilmek, bu kelime artık tedavülden kalktı mı? Hisler, duygular, yaşananlar artık hesaba katılmıyor mu? Artık bir bilinç yok mu, bilinçsizliğin içinde bile kaydı tutulmuyor mu? Gerçekten sevmek, sevebilmek, tüm olasılıkların içinden gülümseyebilmek, dünyaya daha bir yaşanılabilir görmek, ezberlemeden sevgiyi kavrayarak içinden geçirmek. Unuttunuz mu, kendinizi mi daha iyi tanımadınız, istekleriniz mi çok, çok çok düşünmeli, arzuların değil kalbin ve düşüncenin hâkim olduğu yolları bulup o yollardan yürümeli, fazla duygular kör edebilir, körlük bazen iyi bazen kötüdür, seçim yaparken hata yapmamızı kolaylaştırır. Kişisel isteklerin fazlaca hâkim olduğu bir yerde, bazı iyi seçimleri göz ardı etmemize sebep olabilir. O yüzden, hemen karar vermemeli, ön yargıyla değil, biraz zaman tanıyarak… Çünkü dirimsel dinamikler her an uyanış içinde muazzam bir floranın içine bizi hiç beklemediğimiz duygulara gark edebilirler. Kült bir filmi izlerken ki mutluluk gibi her insanın uydusu bir biriyle eşleşmeyebilir, kimine göre mutluluk kimine göre bir kâbus olabilir, zıtlıkların veya benzerliklerin ne zaman mutlu edeceği veya etmeyeceği meçhuldür, onun için yaşamanın verdiği hakikat kadar hiçbir şey hakiki değildir. Gözün gördüğü, kulağın duyduğu, dokunuşun dokunduğu hakikat kadar hakikidir. İnsan tabiatı gereği bencildir, kendini düşünen davranış örüntüleri vardır, az biraz sevginin nesneler gezinse de içimizde de verilen imaj daha çok ben merkezlidir. Düş yapısal arayış içinde ömrümüz gider, herkes ulaşamayacağı şeyler peşinde bir ömrü tüketir, oysa gördüklerimiz yanımızda, onlara bir şans vermeli, hemen kestirip atmamalı, hiç belli olmaz günün, duyguların ne getireceği.
19.
Bir şırıngayla içime zehri akıtan sen, huy damarından yoksun, habis zevkler içinde mahkûm, bir aysbergin gölgesi altında şemsiyeni açmışsın, seni zapt-t rapt etmek na-kolay. Aldanmanın ötesinde bir yerlerde duruyorsun en kolayı bu sanıyorsun, ne şehirlerden kaçabilirsin, ne de kaçtığın yerde mutlu olabilirsin, sen ben yanımdayken bile mutsuzsun, sen kendinle baş başa kalsan bile mutlu olamayacaksın, çünkü senin içinde mutsuzluk. Kültürünle sıkı sıkıya bağlısın, kültürün sana gideceğin yeri söylüyor, o sınırları aşamazsın, aştırmazlar. Modernite neşteriyle her şeyi kesebileceğini zanneden, kendi yanlışlarını bile kesemez, kestirmezler, her şey yalan olur gerçek hayatta, her şey sağlıksız bir döngü içinde, yeri denli dönüp durur. Doğası gereği insan vitrinlerin süslü mankenidir. Bakılmak, baktırmak ister kendine, kendinde olanın yüceltilmesi her zaman hoşuna gider. O vitrinlere bakıp geçerek, kendinize bakarken çok düşünün ve öyle biri olmayı istememek için nedenler sıralamayı bırakarak, birbirinizi sevmenin ışığında kaybettiklerinize değil kazandıklarınıza bakın, sevgiyle kalın.
Haftanın Şiiri:
Düştün
Nedir âşka bedel
Nihayetinde üzüntüyle gelir ecel
Zannetme ki gider üzüntüler
Ne yel alır âşkı ne de sel
Kendimi bilir düşten gelirim
Düş yüreğime düşendir
Sen düşündürensin
Düşten düşesin
Düştün.