banner564

Avrupalı olmak mı?

  Siyaset yapanlar, gazeteler ve televizyonlar toplumun şekil almasında önemli rol üstlenirler…
  Medyanın büyük bir bölümü ‘siyasi partilerin’ direktifine göre hareket ederse, o zaman gerçekleri de görmezden gelirler…
  Sırf destek aldıkları partilerine zarar vermesinler veya parti yetkililerini gücendirmesinler diye ‘doğruluğunu bildikleri’ haberlere yer vermezler…
 Ayrıca kendi görüşlerini benimsemeyen veya rozetlerini takmayanların açıklamalarını değerlendirmezler…
  İşte bağımsız medya bunun için gereklidir…
  Bir kişinin Rum partisinden aday olmasını ‘demokratik hak’ olarak görürler ve avukatlığına soyunurlar…
  Fakat kendi toplumundan önemsenen birinin açıklamalarını yayınlamazlar; yayınlanmaması için etki edebilecekleri diğer organları da yönlendirirler…
  Devletin televizyonu bile, Rum kesimindeki seçimlerin propagandasını yürütürken, kendi ülkesinin önemli örgütlerinin BM veya AB’ye yönelik uyarıcı açıklamalarına ekran kapatabiliyor…
  Burası KKTC…
  Burada her türlü ciddiyetsizlik, istismar, yalancılık, dolandırıcılık, sahtekârlık vardır…
  Avrupa Birliği üyeliğini öne sürerek her ne pahasına olursa olsun çözüm isteyen çok sayıda siyasetçi ve sivil toplum örgütünün de kendi toplumuna karşı tahammülsüzlüğü, saygısızlığı, kini ve nefreti vardır…
  Çocuğunu güneydeki okulda okuturken, her türlü ırkçı saldırıya maruz kalındığını bildiği halde buna tepki göstermeyen bir insanın, diğer yandan kendi toplumunda en basit konuları greve götürmesinin ardındaki niyet nedir?..
  Bu nasıl bir Avrupa kültürüdür?..
 Adam sözde ‘iyi tahsilli, kültürlü ve bilgilidir’ diye bakan oluyor…
  Göreve başladıktan sonra sadece ve sadece kendi partisinden olanlarla görüşüp, toplantılar yapıyor…
 Diğerlerine karşı yüksekten bakma, itici olma, usandırma taktikleriyle uzaklaşmasını sağlama çizgisine giriyor…
  Bunu yaparken partisinden veya bazı yakın şakşakçılarından “aferin” alacağını düşünüyor…
  Bu mudur Avrupa kültürü?..
  Avrupalı olmak için her şeyi teslim etmeyi göze alanların, bu toplumu nerelere götürebileceğini anlayabiliyor muyuz?..
  Gözlerimizi açıp da görebiliyor muyuz bu küçücük ülkede nelerin olup, bittiğini?..
  Ve toplum olarak kendi kendimize “Nereye gidiyoruz, nereye götürülüyoruz, kimlerin yönetimi altında yaşıyoruz?” sorusunu sorabiliyor muyuz?..
  Sorulardan sonra ‘yapılması gerekenler’ konusunda cesaretimizi toparlayabiliyor muyuz?..
  Kıbrıslı Türklerin geleceğini tayin edecek olan her şey, bu soruların cevaplarında vardır…
  Cesaret varsa umut da var…
  “Ben mi kurtaracağım… Bana ne… İşimize bakalım…” anlayışıyla yaşamaya devam ediyorsak, işte o zaman gelecekte başa geleceklerin hepsi çekilecek…
  Bilelim ki; bir 45 yıl daha böyle gitmeyecek…
  Belki bir yıl daha gitmeyecek… 

YORUM EKLE

banner471

banner473