banner564

Ayağa kalkma zamanı

  Kıbrıslı Rumlar ve Yunanistan, son 5 yıldan bu yana ağır ekonomik kriz yaşıyor...
  Bankalardaki mevduatların önemli bir kısmını kaybettiler...
  Binlerce insanı işten çıkardılar...
  Ağır borç yükü altına girdiler...
  Limanları dahi özelleştirmek zorunda kaldılar...
  Buna karşın, Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki tavırlarında bir milimlik gerileme veya esneklik göstermediler...
  Tam tersi daha da hırslandılar...
  Ana hedefleri, Türkiye’nin buradan tamamen uzaklaştırılmasıdır...
  Türkiye’nin buradan tamamen uzaklaştırılması demek; Kıbrıslı Türklerin 1974 öncesinde olduğu gibi tamamen güvencesiz kalması demektir...
  Basit bir hesaplama yapalım...
  Bir mahallede 100 kişi oturuyorsa ve bunların 80’i Rum, 20’si de Türk ise güçlü olan kimdir?..
  Bazı kesimler “Ne olacak yani Avrupa Birliği üyesi bir ülkede çoğunlukta olanlar, azınlıkta olanlara saldıramaz” diyebilirler...
  Onlara bir kez daha Larnaka’da gerçekleşen Rainbow Festivali’nde yaşananları anımsatmakta fayda vardır...
  Yüreğinde barış ateşi yanan; babası uzun yıllar TKP’nin yönetim kadrolarında yer almış müzisyen Sertunç Akdoğu’yu bıçaklayıp, ölümün eşiğine getirenlerden bir tek kişi dahi ceza almadı...
  Konferansa katılan İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a sopalarla saldıran, korumasının yüzüne darbeler indirenler ceza görmedi...
  Güneyde, Kıbrıslı Türklerin araçlarına ağır hasar verenler de öyle...
  İngiliz okulunda, Kıbrıslı Türk öğrencilere saldıranların arkasında devlet gücünün olduğunu anlamak için dinimizi mi değiştirmemiz gerekiyor?..
  Yine bu okulda görevli Müdür Yardımcısı’nın, iki toplumun gençlerini yakınlaştırmaya çalıştırması nedeniyle, Kıbrıslı Rum olduğu halde şimdiki Rum lideri Anastasiadis’in de onayı ile görevinden alındığını unutmak için, psikolojik travma yaşamamız gerekiyor...
   Limasol’daki Rum okulu için Türk tarafından satın alınan mozaiklerin, yerden sökülüp atılması; TÜK’ten patates alan Rum işadamının evine bombaların atılması bizlere bazı mesajlar vermiyor mu?..
   Son bir yılda Altan Karakuş’un aracının güneyde kundaklanması olayını da unutmayalım…
  Kamera kayıtları olduğu halde, bunu yapan 2 Rum gencinin hala tutuklanmaması ve yargı önüne çıkarılmaması son derece önemlidir…
  Yine bazı kesimlerin ‘Battık, bittik, yok oluyoruz’ edebiyatıyla, Rum tarafının yaptıklarını kamufle etmeye çalışması ibret vericidir...
  Esas batışın, Türkiye’nin buradan çekilmesi halinde yaşanacağını düşünemez hale gelenler de artık uyanmalıdır...
  Türkiye’nin çekilmesi sonrasında buradaki en güçlü kurumların dahi birer birer yıkılacağını hiç kimse aklından çıkarmasın...
  Sadece devlet kasasına giren yıllık bir milyar liranın bir anda eksilmesi halinde, bunun karşılığını Juncker’in yerine aday olan Weber’in vereceğini mi sanıyoruz?..
  Yoksa AB’den çekilme noktasında bulunan Teresa May mi?..
  
Para kasaları nerede?

  Üzücü olan bir başka hususa dikkat çekmekte fayda vardır...
  Bugünkü şartlardan yararlanarak ‘Avrupa’nın en zenginleri’ arasına giren işadamlarımız ne yapıyor?..
  Onların düşünceleri, beklentileri ve hedefleri nedir?..
  Neden konuşmuyorlar?..
  Neden üzerine basarak yükseldikleri bu devletin çökertilmesi yönündeki gelişmeler karşısında seslerini yükseltmiyorlar?..
  KKTC’nin yolları bozuk, suları içilmez...
  Trafik düzeni rezalet...
  Uyuşturucu patlamış...
  Piyasa denetimsiz...
  Kanserde dünya rekoru kırılmış...
  Devlet içten içe oyuluyor...
  Demokrasi, hak ve özgürlükler adı altında en yüce değerler ayaklar altına alınıyor...
  Peki bunları da mı göremez hale geldiler?..
  Bunların düzelmesi için neden bir adım atmıyorlar?..
  Neticede hepimiz aynı ülkede yaşıyoruz...
  Bu ülkeden kazandıklarımızı yine bu ülkede bırakıp göç edeceğimizi bir dakika olsun düşünmelerini öneriyoruz...
  Hep birlikte ayağa kalkma zamanıdır…
  Güçlenip, direnmek için gerekli önlemleri süratle almalıyız…
  O gün bugündür…

YORUM EKLE

banner608

banner474