banner564

Bana rüzgarı anlat, hayat veren... 

Fırtına esiyor, hırçın ve hoyrat... İçimdeki rüzgârı hatırladım ve hep içimde kalmasını diledim... Olumsuz düşündüğüm her şeyi, hüzünlerimi, kıyıda köşede kalan bir kaç "keşke" mi, söyleyemediğim hayal kırıklıklarımı, gözyaşlarımı ve daha bunun gibi, yüreğimde kalıp beni üzen her ne varsa kıyıya atmasını, savurmasını, temizlemesini... Benden hiç ama hiç gitme rüzgârım... Sen benim şifamsın...
Hayatımızdaki bazı olaylar biz bitti veya sonlandı desek bile bitmez... Sadece bir öfkeye kurban edilen, diğer halkalar zincirinin yanına; bize hissettirdiği duygular durumuna göre, zayıf mı, güçlü mü olduğuna, altın mı, gümüş mü olduğuna, bakılmaksızın eklenir...
Bazen fırtınaların, suların durulmadığı dönemler olur. O an sanırsınız ki, bu dönemin sonu gelmeyecek, hiç bitmeyecek... Oysa bir gün o da biter, biten ve başlayan çoğu şey gibi...
Ve bence böyle dönemler insanı üzse, yorsa bile iyidir. Kıyıda köşede kalan, kim bilir belki de, çoğu zaman bize, olumsuzluk hissi veren duyguların ve düşüncelerin, fırtına sayesinde temizlenip gidecek olması, tüm kargaşaya değerdir.
Size komik gelecek ama eskiden fırtınadan korkardım. Özellikle gece fırtına çıktı mı, uyanır ve fırtınayı dinlerdim. Daha sonraları, bu korkumu yendim.
Geçen hafta Ege bölgesindeydim. Bu dönem oraların rüzgârı, fırtınası meşhurmuş. Gittiğim akşam bir de ne göreyim? İlk önce hafif bir ses duydum. Sonra şiddetini artıran bir ses... Balkona çıktığım vakit, ağaçların yerden sökülürcesine savrulduklarını, denizin ise dalgalarını görebildim.
Aklıma fırtınadan korktuğum yıllar geldi. Gülümsedim. Oysa artık ben de bir rüzgârdım.  Bazen sakin olan, bazen esen, bazen önümde ne varsa temizleyen...
Seviyorum benim gibi olan insanları da... Kimse mükemmel değildir. O her şeyi kılı kırk yararak mükemmel olmaya çalışanlar... Her şeyde kusur arayanlar... Bir defa hata yaptığınız için sizi hep kusurlu görenler... Başarıyı sahip oldukları maddi güce bağlayanlar, hırsları ve egoları için yıkılan ilişkileri görmezden gelerek, “Ben buyum, ben şuyum” diyerek ego ve kibir kurbanı olanlar... Başkalarının hatalarından, kendilerini mükemmel görenler...
Ne kadar yazık değil mi? Boşuna geçirilen beyhude bir ömür kalır, böyle bir hayattan geriye...
Mükemmel olmak yerine, sadece insan olmak... Hatalarımızı, öfkemizi, gözyaşımızı, kahkahalarımızı, tez canlılığımızı, kısacası bizi insan yapan her bir duygu ve davranışımızı hoş gören... Öyle bir insanlar çemberi olsun çevrenizde, sevgi ve merhametin var olduğu...  
Eselim zaman zaman, bazen denizden, bazen dağdan ama her defa, içimizdeki yaşam ve hayat belirtisi olan coşkumuzu dillendirelim, yüreğimizdekileri katre katre dökelim...
Tekrar başa dönecek olursak, o gece esen fırtınadan, aklıma düşen dizelerdi, yazının başındakiler... 
Fırtına esiyor, hırçın ve hoyratça... İçimdeki rüzgârı hatırladım ve hep içimde kalmasını diledim... Olumsuz düşündüğüm her şeyi, hüzünlerimi, kıyıda köşede kalan bir kaç "keşke" mi, söyleyemediğim hayal kırıklıklarımı, gözyaşlarımı ve daha bunun gibi yüreğimde kalıp beni üzen her ne varsa kıyıya atmasını, savurmasını, temizlemesini... Benden hiç ama hiç gitme rüzgârım... Sen benim şifamsın... 12 Ağustos, 2019 Pazartesi gecesi... Kalem Adası, Ege...

YORUM EKLE
YORUMLAR
F.Şevki Yoldaş
F.Şevki Yoldaş - 5 yıl Önce

İçimdeki fırtınalardan korkarım... önünde ne bulursa dağıtır... Bu yaştan sonra kimsenin kimseye saygısızlık etmesine izin veremem... fırtınalar kopmasın insanın içinde...

Beraat Mustafaoğlu
Beraat Mustafaoğlu - 5 yıl Önce

İlgiyle okudum ne kadar duygusal ve derinliği olan bir kişilik

banner471

banner473