banner564

Bayan Lute bu mesaj size

   Zor bir görev üstlendiniz Bayan Lute…

   Yarım asrı aşkın bir zamandır devam eden Kıbrıs müzakereleri, çok sayıda Genel Sekreter ve Özel Danışman harcadı…
   En üzücü olayı ise Sayın Kofi Annan yaşadı…
   Bildiğiniz gibi, eski Genel Sekreter Kıbrıs konusunda kapsamlı bir çözüm planı hazırlamıştı…
   Baş danışmanı ise, Rumların eski Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu idi…
   Vasiliu, bunu itiraf etmekten çekinmedi…
   Genel Sekretere sundukları önerilerin çözüm planında yer aldığını söyledi…
   Fakat, dönemin Rum lideri Tassos Papadopulos’un “hayır” kampanyası yüzünden, çözüm şansının yitirildiğini itiraf etti…
   Şimdi çok özet bir şekilde son 44 yılı ele alalım…
   Yunanistan’da askeri cuntanın görevde olduğu 1974 yılının 15 Temmuz günü Kıbrıs’ta silahlı darbe yapılmıştı…
   Şimdiki Rum liderliği, 20 Temmuz 1974 Türk Barış Harekatı’nı ‘haksız çıkarmak için’ 
15 Temmuz’un tarih kitaplarından çıkarılmasını sağladı…
   Bu ne demek oluyor?..
   Rum çocukları; Türk askeri harekatından sadece 5 gün önce adayı Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan askeri bir darbe olduğunu ve bunu bizzat Anavatanlarının yaptığını öğrenmeden yetişiyor…
   Adanın bölünmüşlüğünde tek suçlunun Türkiye olduğunu öğreniyorlar…
   Halbuki hem 15 Temmuz var, hem de bunun öncesi…
   Dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Yunan cuntası tarafından devrilmiş, yerine terörist elebaşı Nikos Samson getirilmişti…
   Makarios, İngilizlerin yardımı ile Malta’ya kaçırılmıştı…
  Burada yaptığı açıklamada garantör ülkelerden Türkiye’ye sesleniyor “adanın tümünü garanti ettiğinize göre, cunta darbesine karşı müdahale etmelisiniz” diyordu…
   Bunun kanıtını istiyorsanız; videosunu sizlere hediye edebiliriz…
   Başpiskopos Makarios’un hedefi de ENOSİS’ti…
   Ancak bunu; Türkiye’yi ‘uyutarak’ uzun vadede gerçekleştirmek istiyordu…
   Kıbrıslı Türkleri birer, ikişer silah zoruyla köylerinden, evlerinden uzaklaştırıyor; işsiz ve parasız bırakıyor, sonrasında uçak biletlerini kesip İngiltere ve Avustralya’ya gönderiyordu…
  Yunan Cuntası ve faşist Eoka-B terör örgütü ile anlaşmazlığa düştü tek nokta zamanlama idi…
   Nitekim 15 Temmuz cunta darbesi o’nu da saraydan indirmiş ve Samson’u göreve getirmişti…
   Kıbrıs Türk liderliği ve Makarios’un çağrısı üzerine adaya askeri çıkarma yapan Türkiye; ENOSİS’i önlediği gibi, Makarios’un geri dönüşünü ve Yunanistan’da askeri cuntanın yerine demokrasinin gelmesini de sağladı…

Peki neden gitmedi?..

   Burada akla gelen ilk soru şudur:
   “Türkiye; ENOSİS’i önlediği ve Makarios’un dönüşünü sağladığına göre neden adayı terk etmedi?..”
   Bunun yanıtı çok basit…
   Türkiye, adaya kalıcı bir barışın gelmesi halinde geri çekileceğini her fırsatta dile getirdi…
   Denktaş-Makarios ve Denktaş-Kiprianu anlaşmaları imzalandı…
   Ancak hayata geçirilmedi…
   Rum Yönetimi Dışişleri eski Bakanı Nikos Rolandis’in yazdıklarını BM arşivinden bulup okuyunuz…
   Waldheim önerilerini, Cuellar belgesini, Annan Planını reddeden Rum liderliği oldu…
   Kalıcı bir çözümü reddeden Rum liderliğinin aşırı silahlanma yarışına girmesi nedeniyle Türkiye, buradaki Kıbrıslı Türkleri kendi kaderleriyle baş başa bırakıp gidemezdi…
  Annan Planı kabul edilmiş olsaydı, bugün adada sadece 600 Türk ve 900 Yunan askeri kalacaktı…
   Peki bunu neden reddettiler?..
   Bu soruya doğru yanıt vermek zorundayız…
   Kıbrıslı Türklerle ‘siyasi eşitliğe dayalı’ bir çözüm istemedikleri için “hayır” dediler…
  Türk askerinin tamamen çekilmesi, hatta bizler için hayati önem taşıyan Türk garantisinin tamamıyla sonlanması halinde dahi, federal bir çözüm şeklini kabul etmeyeceklerini zaman zaman açıklamaktan çekinmiyorlar…
   İki toplum arasında ‘Güven Artırıcı Önlemlere’ karşı çıkıyor, çok az sayıdaki ortak etkinlikleri dahi engelliyorlar…
   Kıbrıslı Rum öğretmen ve öğrencilerin, Türk okullarını ziyaret etmelerine izin vermiyorlar… 
  AB Yeşilhat Tüzüğü çerçevesinde Kıbrıslı Türklerden satın aldıkları yüzde yüz yerli üretim mozaikleri söktürüp, çöpe atıyorlar…
   Kuzeyden patates satın alan Rum tüccarın evine ve aracına dinamit yerleştiriyor, o’nu ölümle tehdit ediyorlar…
   EOKA-B’nin yerini alan ELAM adlı terör örgütüne kilise aracılığıyla para akıtıp, teröristlerin askeri kamplarda eğitilmesini sağlıyorlar…
   Bu teröristler, güneye geçen iyi niyetli, barış yanlısı Kıbrıslı Türklere sopalarla, demir çubuklarla saldırıyor, zarar veriyorlar…
   Rum polisi onları tutuklamıyor…
   Rum Hükümeti ve Savcısı onları yargı önüne çıkarmıyor…
 
Fotoğrafa iyi bakın

   Bayan Lute…
   Bu yazı ile birlikte bir fotoğraf yayınlıyorum…
   Lütfen buna iyi bakınız ve cesaretinizi toplayarak bunun ne anlama geldiğini Sayın Anastasiadis’e sorunuz…
   Fotoğrafta, 5-6 yaşlarında küçük bir Rum çocuğu göreceksiniz…
   Üzerinde kuzey kısmı kanlı bir Kıbrıs haritası ve ‘Unutmayacağız’ yazılı bir tişört giyiyor…
   Arka cephede ELAM terör örgütü mensupları var ve onlar da aynı tişörtleri giyiyor…
   Adayı yeniden birleştirme yönünde girişimler yapılırken, küçücük beyinleri tamamen düşmanca duygularla tahrik etmeleri karşısında siz olsaydınız ne yapardınız?..
   İki toplumun bir arada yaşaması; savaşların ve düşmanlıkların yerini barış ve huzurun almasını destekleyen biri olarak kendi çocuklarınızı ateşin içine atar mıydınız?..
   Elbette güvenliği tehlikeye atmazdınız…
   Sizi kim koruyorsa ona sarılırdınız…
   İşte Kıbrıslı Türklerin, garantörlüklerin devamından yana olmasının ana nedeni budur…
   Küçücük beyinleri düşmanlık duygularıyla yetiştiren Rum liderliğinin bu fanatik siyaset anlayışını ne yazık ki; gelmiş, geçmiş hiçbir BM yetkilisi değiştiremedi…
   Bizler her fırsatta güneye geçip, Rumların kuzeyde harcadıkları paranın iki katını harcayarak alış-veriş yapıyor, ikili organizasyonlara katılarak iyi niyetli duygularımızı ortaya koyuyoruz…
   Ne var ki; ikili organizasyonlara 20 tane Kıbrıslı Türk katılıyorsa, 3 tane de Kıbrıslı Rum katılıyor…
   Birileri bu yakınlaşmayı ısrarla engelliyor…
   Sonrasında uluslararası kamuoyuna “Bizim Kıbrıslı Türklerle hiçbir sorunumuz yoktur” deniliyor…
   Öyleyse benim ürettiğim patatesi, mozaikleri niye reddediyorsunuz?..
   Benden mal alan kendi insanınızı neden ölümle tehdit ediyorsunuz?..
   Zaman zaman Kıbrıslı Türklerin davetlerine katılan eski siyasilerden Mihail Papapetru’nun aracını neden bombalıyorsunuz?..

Taraf tutmanızı istemiyoruz

   Bayan Lute…
   Bunları yazmak suretiyle, tarafsız danışmanlık görevinize gölge düşürmenizi ve bizim yanımızda yer almanızı talep etmiyoruz…
   Talebimiz, yazdıklarımızın doğruluğunu ve yanlışlığını araştırmanız; gerçekleri öğrenmeniz ve her iki toplum liderinin tavırlarını objektif bir şekilde değerlendirmenizdir…
   Başarılı olmanızı canı gönülden diliyoruz…
   Doruk anlaşmaları ve BM kararlarında öngörüldüğü gibi; İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal çözümü dün olduğu gibi bugün de destekliyoruz…   
   Mülkiyet sorununun ‘Takas, tazminat ve iade’ yöntemiyle çözümlenmesine varız…
   Türk ve Yunan askeri varlığının 1960 anlaşmalarında olduğu gibi sembolik rakamlara çekilmesini Annan Planı’na “evet” diyerek kabul etmiştik…
   Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı bugün hala aynı çizgidedir…
   Geriye 2 önemli konu kalıyor!..
   En önemlisi garantörlük meselesidir…
   Crans Montana’da tartışıldığı gibi hiç olmazsa 15 yıllık bir deneme süresi koyup, şimdiki gibi garantörlüklerin devamı ‘yeni çatışmaların yaşanmaması’ açısından çok önemlidir…
   Aradan geçecek 15 yıllık süre içinde terörist grupları etkisizleştirme başarısı gösterilir ve iki toplum arasında barış ve dostluk anlayışı kökleşirse bu konuyu yeniden değerlendirmeye hazırız…
    Bir diğer önemli konu ise ‘iki toplumlu federasyonun’ şartı olan siyasi eşitlik meselesidir…
   Gelmiş, geçmiş tüm Rum liderlerinin müzakere masasında kabul ettiği bir konuyu şimdiki Rum liderinin, kilise ve Atina baskısıyla reddetmesi, çözümsüzlüğe oynamaktır…
   Böylesi oyunlar yüzünden 55 yılı boşa harcadık…
   Bir 55 yılı daha harcama şansımız yoktur…
  Adamıza hoş geldiniz bayan Lute… 

YORUM EKLE

banner608

banner473