banner564

Bayram notları...

Güzel ve uzun bir bayram tatilinden merhaba... Bu bayram tatilinde kendim için yaptığım en güzel şey uyumak oldu. Çalışan insanların uykuya hasret kalması da böyle bir şey... Henüz bayram tatili bitmediğinden, Pazar günü de dahil bol bol uyuyacağım... Sizi bilmem ama ben tatil dışında, sabahları çok erken kalkıyorum. Genelde çoğunuzun rüya gördüğü sırada, ben uyanmış olup, ilk kahvesini içerken, henüz alacakaranlık olan gökyüzünü seyretmek... Varsa da kalan bir veya iki tane yıldız ile güne merhaba demek... Sonrasında da evden çıkmak... 
Bayramda özlediğim şekilde, sevdiklerim ile doya doya sohbet etmek, kahve içmek... Saat ve zaman olayı olmadan, zorlamadan içten geldiği şekilde hareket etmek... Ben özlemişim bu zamanları... Hem de çok...  Herkese iyi bayramlar dileyerek, gelelim bugünkü yazımıza... 
Sevgilerin de, aşkların da, daha önce ait oldukları ve sonrasında geldikleri yerler vardır.
Kimlikleri...
Varoluşları...
Mücadeleleri...
Sevginin, aşkın; kalpten kalbe dolaşması bir yitiriliş,
Sırasında bir hüzün,
Sırasında bir özgürlük,
Sırasında ise bir göçtür;  içimizden göçen...
Bazen bizim koy vermemiz,
Bazen elimizden bir su tanesinin kayganlığı ile kayıp gitmesi misali...
Ve ortada her geçen gün sayısı artan “kırık kalpler cumhuriyeti ”ne de, böylece bolluk ve bereket yağması...
Şaka bir yana, aşkın, tutkunun ve insanın kendini başka bir insana adayacak şekilde sevmesi... 
Bir şekilde her an bu göç mevsiminin de başlayabileceği sinyali...
Buna rağmen her defasında denizin o derin, lacivert, masmavi berrak sularına, kendini atacak kadar heyecanla, kalbinde kelebeklerin uçuşmasının vereceği o dayanılmaz mutluluğu hissetmeyi isteyecek kadar her şeyi de göze almak...
Aşkın başka bir kalpten göç edişi, gelişi ve kalpte kalışı, sonrasında tekrar göç edişinin trajik komik ve güzel bir hikâyesi...
Sevginin bir kalpten bir kalbe gitmesi de sanırım hazan mevsimidir.
Hazan mevsimi ise sonbahar...
Sonbahar mevsimi belki de mevsimler içerisindeki en çok renkleri olan, sesleri ve bir ışıltısı olandır... Bana göre... Ressamın elinden çıkmışçasına doğanın renklerinin değişmesi, rüzgârların başlaması...  Ve nihayetinde kış mevsiminin gelmesi... Mevsimlerdeki bu değişimler gibi insandaki göç edişlerde şu an zor görünse de, çoğu zaman insanı iyileştirici bir etkiye sahip olur. Tüm ikilimler, tüm kafa karıştırıcı şeyler fırtınadan ötürü kıyıdan köşeden temizlenir.
Kalp, yitirilen sevgi, göç sonrası vardığı limanda iyileşir. Bazen birlikte büyür, iyileşir ve yeniden beraberce aşkı yeşertirler.
Uzun zamandır aşk ve sevgi hakkında bu kadar derin düşünmemiştim. 
“Yaşamak iyi şey” diye geçirdi aklından. “Keşke her şey bir düş olsaydı. Balığı hiç tutmamış, yatağımda eski gazetelerin üstüne uzanmış uyuyor olsaydım.”  “ İnsan yenilmek için yaratılmadı” dedi dokunaklı bir sesle; “Ademoğlu mahvolur ama yenilmez”...Ernest Hemingway... Ve unutmadan, sevdiğim bir cümle ile yazımı yarım bırakıyorum. Devamı haftaya...  
“Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar.”  John Steinbeck 
Ve son olarak, bazen yenilmektir zafer... Sevgiyle kalınız... 

YORUM EKLE

banner471

banner473