banner564

Bela içinden bela çıkmasın

Yaşamın her alanındaki sorunlar çözümsüz kaldığı sürece çetrefilleşiyor. Böylece daha da karmaşık bir sorun yumağı olarak, hayatımızı zehir etmeye devam ediyor.
Alın Kıbrıs sorununu. Bu sorun, 1954 yılında ilk kez BM Genel Kurulunun gündemine girdi. O günden beri, 69 yıldır çözüm bekleyen bir uluslararası sorun olarak bizim ve dünyanın gündeminde duruyor. Üstelik bu 69 yılda siyasal, ekonomik, sosyolojik ve kültürel olarak bir hayli gelişmeye ve değişime karşın, bu sorun daha da yakıcı olarak devam ediyor. Matruşka bebekler var ya, kadın içinden kadın çıkıyor. Bu öyle bir güzellikte içermiyor. Bela içinden, daha da beter bela çıkarıyor. Üstelik bu adayı yurt bilen veya yeni yurdu olması için bu adada yaşamayı seçen tüm insanlar için sorun olmaya devam ediyor. Üstelik bu sorun yalnız üzerinde yaşayanlar için değil, Türkiye ve Yunanistan halklarının da demokratik, siyasi ve ekonomik yaşamlarını olumsuz olarak etkiliyor.
Şimdi yeni bir sürecin başlamasına dair bir yolun en başında duruyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, son Bakanlar Kurulu Toplantısından sonra yaptığı açıklama da bu beklentiye su taşıdı. Kimisi çok umutlu, kimisi endişeli ve inançsız ama kimisi de açık etmediği öfke içinde. Bu çok önemli bir olaydır. Çünkü tüm taraflar, Doğu Akdeniz’de tek taraflı adımlarla bu bölgenin zenginliğinden yararlanamayacaklarını ve bu bölgede kendi kafalarına göre şekillendirmeye çalıştıkları siyasi mühendislikle de sonuç elde edemeyeceklerini gördüler. Bu bölge öncelikle, Doğu Akdeniz’le kıyıdaş olan tüm ülkelerin, dengeli işbirlikleri ve ortaklığı ile huzur bulabilir. Bunu hem kıyıdaşlar, hem de bölge ile ilgili hesapları olan tüm güçler gördü. Sorunun esas tarafı olan bizler de bu, 69 yıllık serüveni hesaplayarak, kendimizi geliştirmemiz gerektiğini kavramalıyız. 
Kısacası artık şahsi çıkarları, kurumsal olanla buluşturmayı öne almalıyız. Şahsi çıkar derken, yalnızca ekonomik ve ideolojik saplantı ve beklentileri kast etmiyorum. Ayni zamanda bu sorun üzerinden toplumlar içinde siyasi hesap kurma niyetinden bahsediyorum. Geçen makalemde Sayın Tufan Erhüman’a karşı başlatılan siyasi Recm saldırılarına dair yazarken de buna işaret etmiştim. Yaşamın dinamiği ve diyalektiğinin sonucu olarak görüşme sürecinin başlaması olasılığı var. Peki o zaman,  Güneyde Sayın Hristodulidis Kuzeyde Sayın Tatar;  Yunanistan’da Sayın Mitsotakis, Türkiye’de Sayın Erdoğan var diye başlaması olası olan görüşme sürecinin teşvik edicisi olmayacak mıyız? Yoksa tersine onlar var diye engelleyicisi mi olacağız? Sayın Erdoğan’ın geçen günkü açıklaması açıkça, nasıl bir ikilemle yüz yüze olduğumuzu gösterdi. Bu bakımdan herkes kısır şahsi hedefleri değil, şahsi konumları; kurumsal, toplumsal alanla buluşturmaya odaklanmalıdır.
Bu geçen 69 yıl çok şey kaybettirdi. Bela içinden çıkan yeni belalar, eskilerine dur orada dedirtti. Artık bela içinden eskiyi aratacak yeni belalar çıkmasına fırsat vermemek gerekir. Karşılıklı kabul edilecek bir Antlaşmanın oluşması için hem aynaya bakarak yüzleşmek. Kendimiz, benzerlerimiz ve farklı olan her kesim ile diyalog şartlarını zorlamamız gerekir. Yapıcı olacak her adım ve diyalog için herkes kendini geliştirmelidir. Çünkü sorunu çözecek olan bizim ortaya koyacağımız yaratıcı enerji olacak.  

YORUM EKLE
YORUMLAR
Songül Sağdıç
Songül Sağdıç - 10 ay Önce

Yerinde tesbitler

banner471

banner474