banner564

Bir adım ötesi

Her insanın hayatında zaman zaman iniş-çıkışlar, virajlar veya dönemeçler vardır. İnsan olmanın, yaşamanın getirdiği durumdur bunlar... 

Önemli kararlar verirken, bakarız... Neredeyiz, nereye gidiyoruz diye... Yol ayırımına girerken, düşünürüz... Kim bendedir, ben ne kadar kimdeyim diye...
Durmadan yürüdükçe, durmadan koştukça, nerede olduğumuzu göremeyiz ki,
Nefes almadan, soluklanmadan devam ettikçe, nereye kadar gidebiliriz ki...
Bu yüzden, durmak gerekir bazen, bir adım ileriye gidebilmek için...
Bu yüzden, durmak gerekir bazen, etrafını iyice görebilmek için...
Sen ne kadar çabalarsan çabala, hızlı giden birinin, her an tökezlemesi kaçınılmazdır.
Sen hiçbir şeye aldırmayıp, dur durak bilmeden yaşamaya çalıştıkça, fırtınanın içinde sürükleneceksin, ta ki bir yerlere savrulana kadar...
Ve ne kadar hızla yürürsen yürü, ne kadar acele edersen et, ne kadar uzağa gidersen git, eğer yarım yamalak kalan bir şeyler varsa, onlar da seninle beraber gittiğin yerlere gidecektir, her yarım kalan şey seninle sürüklenecektir...
Sadece beklemek...
Sadece durmak...
Şöyle derin bir nefes alıp, bir süreliğine sakince seyretmek, kendini, etrafını, çevrendekileri... 
Belki de sil baştan başlamak gerekir veya sil baştan sevmek gerekir; her şeyi; daha güçlü, daha saf ve daha derinden, her şeyi unutarak...
Dün bir yerlerde okuduğum yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum...
“Şunu fark ettim, ben artık hiçbir kaosun, kavganın, tartışmanın, ortasında durmuyorum. Eğer imkânım varsa öyle ortamlardan hemen uzaklaşıyorum. İnsanlara bir şeyleri kanıtlamak, kendimi kabul ettirmek gibi iddialarım yok. Ben sessizliği, uysallığı, kendi halindeliği savunuyorum...”
Evet... Ne güzel anlatılmış... Dururken, beklerken bizi yoracak, bizi üzecek hiçbir olayın içinde kalmadan yaşamayı bilmek...
İnsanların gözüne sokarak, insanlara sanki bir şeyleri kanıtlamak zorundalığınız varmış gibi kendinizi boşu boşuna heba etmeniz...
Kimseye kendinizi kanıtlamak zorunda değilsiniz. 
Boş teneke çok tangırdar diye bir laf vardır... Durmadan gerekli gereksiz konuşanlar, durmadan insanlara bir şeyleri ispatlamaya çalışanlar, yaptıkları iyilikleri insanların gözüne sokarak yapanlar ve daha bunun gibi sürekli olarak, hem kendini, hem de etrafını yoranlar... 
İnanın bunlara gerek yok. Ne olursanız olunuz, hepimiz de aynı yere gömüleceğiz. Hepimiz de bir metre kumaşla göçeceğiz...
Bu yüzden kırmadan, dökmeden yaşamak...
Bu yüzden de ara sıra da olsa, bir adım ileri gitmek için durmayı bilmek, buna cesaret edebilmek ve bu esnada da; Özdemir Asaf’ın dediği gibi, “Sonra çekildim bir kenara, seyrettim bütün olup biteni. Baktım kimde ben ne kadarım, kim bende ne kadar kalmış diye...”

YORUM EKLE

banner471

banner474