banner564

Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur

 Sel, doğanın kendi dengesini koruma mekanizması sınırları içerisinde kaldığı sürece, normal bir olay olarak kabul edilmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle doğanın dengesinin bozulmasına bağlı olarak ortaya çıkan olumsuzlukların da etkisiyle bu olay, zaman zaman bir afete dönüşebilmektedir. Aşırı yağışlar nedeniyle zarar gören kişilere geçmiş olsun derken yaralarını biran önce sarabilmelerini diliyorum.
Sel afetini meydana getiren birçok etken olmakla birlikte en önemlisi, doğal dengeyi bozan tahribatlardır. Tabiattaki toprak, su ve bitki arasındaki doğal dengeyi bozucu nitelikteki müdahaleler; ormansızlaşma, yanlış arazi kullanımları ve erozyonla yıpranan araziler, dolaylı olarak sel ve taşkına yol açmaktadır.
Sel baskınları oluşturduğu maddi hasarla birlikte bakterileri de sel alanlarına yayılabilmektedir. Ayrıca sellerden sonra yuvaları bozulan fare ve yılan gibi canlıların oluşturduğu risklerde artış görülebilir. Yaşam alanları bozulan bu tür canlıların yeniden doğal ortama uyum sağlayabilmeleri zaman alacağından bu zaman dilimi içerisinde insanların yaşam alanları ile bu tür canlılarınki etkileşim içinde olabilmektedir.
Bir diğer dikkat edilmesi gereken önemli nokta ise selde etkilenen ve günlük yaşantımıza dâhil olan ev eşyalarıdır. Sel geçtikten sonra sel sularını bünyesine alan eşyaları ya iyice temizlemeliyiz ya da imha etmeliyiz. Gerekli işlemlerin yapılmaması halinde, uzun döneme yayılabilecek sağlık sorunları görülebilir. Bu sorun daha ağır sağlık sorunlarının görülmesine neden olmaktadır. Ağır sağlık sorunları komplikasyonlara yol açar ve tedavi sürecini de zorlaştırır.
Sel baskınları sonrası en önemli ihtiyaç, sudur. Sel bölgesindekilere günlük ihtiyacı kadar temiz su sağlanmalıdır. Suların sürekli dezenfeksiyonu sağlanmalı, sağlıklı olmayan sular için evlere klor tabletleri dağıtılmalıdır. Kaynağı bilinmeyen suyun kullanılmaması, gerektiğinde su temizliği için klor kullanılması, çocukların su birikintilerinde oynamaması, sel suyu bulaşmış çiğ sebze ve meyve yenmemesine dikkat edilmelidir.
Yaşanan sel felaketi ilk değil ve zihniyet değişmedikçe son olmayacaktır. Önceki yıllarda coğrafyamızın değişik bölgelerinde de benzer sel felaketleri yaşanmıştı. Her zaman olduğu gibi buralardaki yaralar da zaman içinde sarılmış ve sel ve taşkınlara neden olan gerçek nedenler irdelenmemiştir. Geniş çaplı bir risk çalışması yapılmamış, önleyici ve koruyucu tedbirler alınmamıştır. Yapılmış olsa bu satırları yazıyor olmazdık. Bu durum ülke bazında ve ilgili tüm kamu kurumları ve yöre halkının da katılımıyla çalışmaların yapılması gerçeğini işaret etmektedir. 
Çevre sorunlarını çözmek artık ön planda olması gereken bir girişimdir. Yaşadığımız coğrafyanın kaynaklarını düşüncesiz bir savurganlık hali içinde kullandıkça ve harcadıkça, yaşanılan her affet sonrası daha ağır bedeller ödemeye kendimizi hazırlamalıyız. Daima hatırlamamız gereken şudur; çevremizi korumak aynı zamanda kendimizde korumaktır.
Herkese güzel bir hafta dileklerimle iyi pazarlar.  

YORUM EKLE

banner471

banner474