banner564

Bize baktıkça umutlanıyorlar

  Kuzeyde genel seçimler var...
  Köy köy dolaşan siyasilerin en büyük derdi ayaklardaki nasırların çatlamasıdır...
  Akşam yatağa yattıkları zaman “ah-vah” çekerler...
  Sabah uyandıklarında ‘parti programı’ çerçevesinde broşür dağıtmaya devam ederler...
  Güneyde Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardır...
  Seçimin en iddialı ismi Rum lideri Nikos Anastasiadis’in nasırları da çatlamış vaziyette...
  Fakat broşür dağıtmaktan değil...
  Ülke ülke dolaşmaktan, bir anlaşmadan, ötekine koşmaktan dolayı ayaklarda nasırların ve çatlakların oluşması doğaldır...
  Kuzeyde; hem devletin, hem de halkın çıkarlarını yerle bir edecek; ileride hemen herkesi mahkeme kapılarında süründürecek bir yönetim anlayışı vardır...
  Güneyde; Türkiye ve KKTC ile son 43 yılın hesaplaşmasını yapmak ve bunun acısını çıkarmak için plan ve projelerle hareket eden bir yönetim vardır...

İnanmaya devam ettiler
 
  Rumlar, 1974 sonrasında kaybettiklerini bir gün geri alabileceklerini hayal ederek, uzun vadeli bir program üzerinde ilerlediler...
  Doruk anlaşmalarına rağmen, İki Bölgeli, İki Toplumlu Federasyon’dan kaçınmalarının ana nedeni budur...
  Bizdeki yönetim zaafiyetine baktıkça umutlandılar...
  Zaman içinde hem bizlerin, hem de Türkiye’nin geri adımlar atacağını hesapladılar...
  Bunu başarabilmek için çok yönlü girişimler yaptılar...
  İlk hedef AB’ye girmekti...
  Bunu başardılar...
  Dış ülkelerde lobicilik faaliyetlerini geliştirdiler...
  Amerikan Kongresi ve İngiltere Lordlar Kamarası üzerinde etkili olabilecek gruplar oluşturdular...
  Türkiye’nin sınır komşularıyla yaşadığı sorunları fırsat bilerek, İslam dünyasına yakınlaştılar...
  Savunma dahil, birçok konuda anaşma imzaladılar...
  Bugün Kudüs meselesi yüzünden İsrail ile gerilimi artırıyoruz ama, Filistin dahi Kıbrıs konusunda her zaman Rumların yanında yer aldı...

Olanı yok etme kültürü

  Ne yazık ki; uzun yıllar yaşam mücadelesi veren ve 1974’te Türkiye’nin askeri müdahalesi sayesinde özgürlüğüne kavuşan bizler; ‘plan ve programa dayalı’ bir siyasi yapı oluşturamadık...
  Gün gele mülkiyet konusunun başımızı çok ağrıtacağını düşünemedik...
  Türkiye’nin yoğun girişimleri sonucunda KKTC Mal Tazmin Komisyonu’nun ‘yasal bir statüye kavuşturulması’ sağlandığı halde, bunun verimli bir şekilde çalışmasına olanak sağlamadık...
  Bazı ‘güçlü çevreler’, Tazmin Komisyonu’nun çalıştırılması için KKTC’den de kaynak yaratılması görüşünü ilk günden engelleme girişimi başlattılar...
  Siyasiler üzerinde baskı oluşturarak; gerekli adımların atılmasına engel oldular...
  Onların kişisel çıkarları yüzünden sadece KKTC devletini değil, Rum mülkü kullanan, satın alan, hatta kiracı olan tüm insanların geleceğini ipotek altına alacak bir ortam hazırladılar...
  Evet; ilerlediğimiz yolun ucunda ışık yoktur...
  Karanlık bir yolda ilerlemeye çalıştığımız için, aydınlık bir gelecekten söz edemiyoruz...
  Mal Tazmin Komisyonu’nun çalıştırılmasını sağlayacak yasanın Meclis’ten geçirilmemesi nedeniyle hemen herkesin geleceği büyük bir tehlike altındadır...
  “Çözüm, hemen şimdi” diyenler de, bir çakıl taşı verilmeyeceğini söyleyenler de, Mart ayından sonra ‘Hızlı çözüm’ aşamasına gelinmesi halinde nelerin yaşanacağını bugünden tezi yok düşünmeye başlasınlar...
  Ne demiş atalarımız:
  Kendi eden, kendi bulur...
YORUM EKLE

banner471

banner474