banner564

Bugün yaşadıklarımız yılların birikimi değil midir?

 Demokrasi ile yönetilmek hakkımızdır...
 Ama bize demokrasiyi yanlış öğrettiler...
 Bugün geldiğimiz son noktaya birlikte bakalım:
 Üretmeyen, satmayan, Türkiye’den aldığı paraları aybaşlarında kamu görevlilerine ve binlerce emekliye pay etmekten başka bir şey yapmayan...
 Proje hazırlamakta sıkıntı yaşayan…
 Halkına adaletli bir gelir ortamı yaratamayan...
 Çukur yollarını asfalt ile kapatamayan...
 Her meseleye partizanlığı bulaştıran...
 Sendikacılık ve grev hakları konusunda sadece KKTC’ye özgü bir düzen yaratan...
 Narenciye ve patates üretimini geri götüren...
 Hastalıklı hayvanları tedavi edemeyen...
 Yatırımcılarla alay eden, usandırıp, bıktırıp ülkeden kaçıran...
 Geçitkale Havaalanı’nı kendi yanlışlarıyla devre dışı bırakan...
 Mağusa Limanı’na 48 yılda 48 kuruşluk yatırım yapmayan...
 Kendi uçak şirketini batıran ve yaşatamayan…
 Eğitimdeki yanlışları hala göremeyen ve düzenlemeye gidemeyen...
 Ganimet sarhoşluğu içinde paha biçilmez olanakları yok eden...
 Yeşil adayı betonlaştıran...
 Asırlık dere yataklarını yok eden, pınarları kurutan...
 Kalp ve kanser hastalıklarında rekor kıran...
 Nasıl bir gelecek istediğini belirleyemeyen, proje üretemeyen...
 Partizanlıktan uzak kalmış ‘yetenekli ve değerli insanları’ ülkeden kaçıran...
 Övündüğümüz iki yerli ürünü, hellim ve şeftali kebabını yenmez hale getiren...
 Rüşvet, yolsuzluk, suistimal olaylarını sürekli örtbas eden...
 Kuzeyde efelenirken, güneye geçildiğinde ‘devlet otoritesi’ karşısında titreyip, kendine gelen...
 Trafik konusunda gerekli önlemleri alamayan…
 Uyuşturucu kullanımı ve satışında rekorlar kıran…
 Çevreyi talan eden…
 Yeşil örtü bırakmayan…
 Siyasi parti, sendika, birlik-dernek-cemiyet sayısında dünya rekorları kıran…
 Üretimde kaliteyi unutan…
 Mezbahalarını denetlemeyen…
 “Sarı Altın” denilen narenciye üretimini yarı yarıya azaltan bir durumdayız…
 Tüm bu olumsuzluklara bir de kişisel kaprislerimizi ve bunun etkilerini eklediğimizde profilimizi tamamlamış oluruz…
 Kıskanç, iftiracı, hasetçi özelliklerimizi de unutmayalım…
 Özellikle başarılı olanları yok etmede dünya şampiyonluğuna oynayan bir özelliğimiz vardır…
 Çıkarlarımıza azıcık dokunanı etkisizleştirmek için her türlü kötü yolu deneriz…
 Yüz doğrunun yanında bir yanlış bulunca ceza kesmeyi maharet biliriz…
 Şimdi tüm bu yazdıklarımızdan sonra güzel bir Atasözü gerekmez mi?..
 Ne ekersen onu biçersin…
 Ne kadar çok çalışırsan o kadar başarılısın…
 İnsanlara karşı ne kadar kötülük yaparsan, fazlasını bulursun…
 Kısaca, bugünkü duruma bir günde veya bir hata sonucunda gelinmedi…
 Yılların ihmali ve sürekli hata yaparak bu günlere geldiğimizi unutmayalım…

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

Sayın Akar’ın bugünkü yazısı yıllardır süregelen kötü yönetim neticesi KKTC nin geldiği vahim noktayı tüm çıplakligi ile ortaya koymuştur ! Bilmeyen bilsin duymayan duysun bugün talan olup dökülen ülkemizin sorumluları ne Milyarlar gönderen Türkiye ne Kuzeye para harcamaya gelen Rumlar ne AB ve ne de BMdir gerçek olan sorumlular gelmiş geçmiş seçilen Siyasilerimiz ile yöneticilerimiz ve onları seçen Seçmenlerimizdir ,
Yılların kötü Siyaseti neticesi Ülkemizdeki Yatırımcıyı Turisti Üretimciyi ve Hayvanciyi yitirdik ! Ülkemize gelen yatırımcıya yapmadığımız kötü muamale kalmadı ! Ne Londralı Yatırımcı ve ne de Türkiyelinin yatırımcı dedik onları geri gönderdik kalan birkaçı ise bin pişman ! Bu saaten sonra yonetilemeyen ve borç batağında olan Ülkemizde Yatırımcıyı mumla arayacağız,
Sayın Akar’ın Kayda değer Atasözlerine meşhur bir İngiliz Atasözü eklemek gerekirse ,
“” Be Nice to People on The Way Up. You Will Meet Them On Your way Down ! “”

Aziz Kent
Aziz Kent - 2 yıl Önce

Sevgili RESAT KARDESIM
Benim soylemek istediklerimi hep soyledin bana soyleyecek bir sey brakmadin sag ol var ol

Öz
Öz - 2 yıl Önce

1974 harekatı sonrası bir baktık, evler, apartmanlar, arabalar, kamyonlar, iş makineleri, bağlar, bahçeler, tarlalar, fabrikalar, irili ufaklı sanayi tesisleri, bankalar, limanlar, bir devlet olmak için her şey var ama ''Know how'' yok. Bir kılavuza ihtiyaç var. KIlavuz ile Sanayi Holding, Eti, KTHY e benzeri bir çok işletme kuruldu. Anayasa yazıldı. Seçimler yapıldı.Gelinen noktada işletmeler battı. Devlet müflis oldu. Bu işte bir yanlışlık vardı. Ne idi acaba? Yoksa iyi niyetle çalışan Kılavuz olmasın? Hani bir söz vardır, Kılavuzu karga olanın burnu.... diye başlayan. Ya da ne ekersen onu biçersin, gibi.
Artık dip göründü. Yapılması gereken de belli. Çözüm ve AB

banner471

banner474