Türkiye’nin yanı sıra Kıbrıs’ta yaşayan Türkler olarak çok kritik ve çok hassas bir dönemden geçiyoruz...
Böylesi dönemlerde doğru olan soğukkanlı davranmak, yanlışları diyalog yoluyla düzeltme yönüne gitmek; tehlikeli olan varsa onlara karşı da yasaları uygulamaktır...
Kim ne derse desin bizler Türk ulusunun bir parçasıyız...
Sonradan İslamlaşmış Ortodoks Hristiyanlar değiliz...
Dedelerimizin geldiği yerler bellidir...
Kıbrıslı Rumlar da Yunan ulusunun bir parçasıdır...
Ve bunu her yerde büyük bir gururla söylerler...
Hatta; önemli kurumların yönetimine getirilenlerin cep telefonlarında bile müzik olarak Yunan Milli Marşı vardır...
Ne var ki; KKTC’de bazı kesimler Türkiye karşıtlığı ile prim toplama veya siyaset yapma
sevdalısıdır...
Yıllar önce bizlere yönelik kanlı saldırıları ve yaşadığımız büyük acıları anımsamak veya kınamak istemezler...
Hatta bundan söz etmezler...
Prim yapma yöntemleri Türkiye ve KKTC’yi sürekli eleştirmek, milli hassasiyetlere saldırmaktır...
Özellikle son günlerde sapla samanı karıştıranları hayretle izliyoruz…
KKTC’nin siyasetine müdahale ediliyor diye; bunu Türkiye ile sağlam ilişkilere zarar verecek şekilde değerlendirmek doğru değildir…
Onu yapmak yerine kendi iç siyasetimizi düzeltmek ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bir ülke yaratmak doğru olandır…
AB bizlere haksızlık yaptı
Bizler uzun yıllar kanlı saldırılara maruz kalmış, büyük sıkıntılar çekmiş, çok zor koşullarda yaşamış insanlarız...
Çocukluğumuzun nasıl acılar içinde geçtiğini unutamayız...
Ancak bağışlayıcıyız...
Her fırsatta ‘kalıcı bir çözüm’ için ileri adım atmamızın nedeni iyi niyetli oluşumuzdandır...
Savaşlardan yana olmadığımız için barışı destekliyoruz...
Ne var ki; can ve mal güvenliğimiz tehdit altına girdiği zaman kendi önlemlerimizi almak ve güvenliğimizi sağlamak zorundayız...
Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği harekat; Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelikti...
Halkımızın ezici bir çoğunluğu bunun bilincindedir...
Ve Türkiye ile tek yürektir...
2004 yılında kapsamlı çözüm planına “evet” dediğimiz halde Avrupa Birliği’nin Kuzey Kıbrıs’a yönelik ambargoları sürdürmesi ve çok az miktarda mali yardım yapması insanlık açısından üzüntü vericidir…
Ve gelinen noktada; çok etkili ve çok hızlı bir tanıtım kampanyasına ihtiyacımız vardır…
Çalışmalı ve başarmalıyız…
K/Türkleri anlamak için, Türkiye’de Atatürk’ün takımı Fenerbahçe’ye bakmak yeterli. Önce bir bakanın açıkladığı gibi ‘İnce ince çalışılıp’, şampiyonluk elinden alındı. Bir şekilde şampiyon oldu, başkanı ve yönetimi hapse atıldı. Avrupa’ya katılması engellenerek 20 milyon Euro geliri elinden alınıp, başka takıma verildi, Karadeniz ve Fetullah Gülenci takımlar şampiyon yapıldı.Türkiye’de bunları yapanlar, Kıbrıs’ta ne yaptı? Yobaz bir din işleri başkanı atadı, cumhurbaşkanı ‘Aday olman senin ve ailen için iyi olmaz, seçilmemen için her türlü tertibatı aldık. Seçilsen bile orada duramazsın’ denilerek tehdit edildi.Başbakanı hem başbakanlıktan hem de parti başkanlığından istifa ettirildi, bakanlar, önce elçiye onaylatılmak durumunda kalındı, yargı tehdit edildi, bakanlar kurulu değil, birilerinin işaret ettikleri, vatandaş yapıldı, laik halka din dayatıldı, ilahiyat koleji adı altında, kuran kursu diye, siyasal islam dayatıldı, ve daha Kıbrıs Türk Toplumuna uymayan bir çok şey yapıldı. Asıl sorun burada,birbiri ile evlilik ve akrabalık dolayısı ile iç içe geçmiş K/Türklerle, Türkiye arasında değil.