banner564

Çarpılacaksın papaz efendi?

Geçtiğimiz hafta yerel medyamızda Rum Başpiskopos II. Hrisostomos yer buldu. Müslümanlaştırılmış Rumlar diye Kıbrıs Türklerine sarf ettiği sözler tamamen boş safsatadan başka bir şey değildir. Yaşından olsa gerek Başpiskopos kendi söylemi ile çeliştiğinin de farkına varamadı. Başpiskopos II. Hrisostomos “Kıbrıslı Türkler, aslında ekonomik baskılarla din değiştirmiş Hristiyan Rumlardır” ifadelerini kullanarak, Osmanlı topraklarında Müslüman olmayanlardan alınan vergileri kasıt etmektedir ki bu çok uzun zaman önceydi. Başpiskopos böylesi bir ekonomik baskının Osmanlı’nın adadan gidişi ile kalkması sonrasında, neden geri dönüş olmadığını da kendi içinde sorguladı mı acaba? Başpiskopos yalan söylüyor, çünkü ekonomik baskılarla Müslüman olanlar, baskılar kalktığı zaman tekrar din değiştireceklerdir ki böylesi bir gelişme olmadı.
Rum Başpiskopos II. Hrisostomos yaşına bağlı olarak kendisini doğru bir şekilde ifade edememektedir. Yine yakın bir geçmişte adada iki devletli bir çözümün olması gerektiğini söylememiş miydi? Federal bir çözümün sürdürülebilir olmayacağına inandığını söyleyen II. Hrisostomos  “İki ayrı devlete gidelim daha iyi, ancak oluşacak devlet Avrupa çerçevesi içerisinde olsun” ifadelerini kullanmıştı. Tam da bu sefer doğru yolu bulduğunu düşündüğümüz sırada iki devlet ifadesine açıklama gereği duydu. Bir süre sonra Başpiskopos II. Hrisostomos kendine gelmiş olmalı ki iki bölgeli federasyon demek istediğini belirterek kendini düzeltmeye çalışmıştı.
Başpiskopos II. Hrisostomos bugünün gerçeklerini inkâr etmeye çalışmaktadır. Örneğin Kıbrıs sorununu bir miras kavgasına benzetilebilir. Kıbrıslı Rumlar Yunanistan’a anavatan, Kıbrıslı Türkler de Türkiye’ye anavatan demektedirler. Bu coğrafyada yaşayan iki toplumu üvey kardeşlere benzetebiliriz. Birbirimize benzememiz aynı coğrafyanın kardeşliğinden, farklılığımız ise ayrı annelerden kaynaklanmaktadır. Zengin bir baba olan Osmanlı İmparatorluğu hakkın rahmetine kavuştuktan sonra, yavrularla birlikte anneler arasında bir miras kavgasıdır devam etmektedir. Kıbrıs sorununu felsefi düşünce ile bu şekilde ele almak pek de yanlış olmayacağı kanaatindeyim. 
Başpiskopos II. Hrisostomos misyonunu unutmamalıdır. Bir dini lider olarak cemaatine yalan söylememelidir. Onları yalanlarla donatıp inandırmaya çalışmamalıdır. Hele hele gencecik bireyleri bu yalanlarla peşinden sürüklememelidir. Yoksa hesap günü gelip çattığında, bu dünyada yaptığı hesapsızlıkların hesabını Başpiskopos II. Hrisostomos veremeyecektir. Bütün büyük dini inançlar ahiret gününden bahsetmektedirler. Ahiret günü insanoğlunun uydurmakta oldukları şeylerden de sorguya çekilecekleri Ortodoks dini okullarında anlatılmıyor mu yoksa?
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.
YORUM EKLE

banner608

banner474