Mülkiyet konusunda çok insanın hayal edemediği gelişmeler yaşıyoruz…
Bir yıl öncesine kadar “al, yap, sat, korkma, bir şey olmaz” deniliyordu…
Şimdi yapanlar ve satılanlar hakkında uluslararası tutuklama emirleri çıkarılıyor…
Rumlar Annan Planı’nı reddetmeseydi kardeşim…
Madem ki “Ohi” dediler, bunun bedelini ödeyecekler…
Satın mallarını, kapın paraları…
Ama nereye kadar…
Onlar da güneyde kalan Türk malları üzerinden para kazanıyor…
Ama tapu vermiyorlar…
Ortada dönen belgeler ‘kira’ sözleşmesidir…
Günü geldiğinde herkes malına dönecek veya diğer taraftaki malını verip, elindekini alacak…
Kalıcı bir çözüme ulaşıncaya kadar izlenmesi gereken tek bir yol vardır…
O da Taşınmaz Mal Komisyonu’nun çalıştırılması…
Thalassemia hastalarının ilaç parasını ödeyemez duruma gelip, daha ucuz mal temin etmeye yönelen KKTC Maliyesi, milyarlarca dolarlık mülk tazminatını karşılayabilir mi?..
Mümkün mü böyle bir şey?..
Elbette değildir…
O halde kaynak yaratmaya yönelmeliyiz…
KKTC Maliyesi borçlanmak suretiyle milyarlarca dolarlık tazminatı karşılayamaz…
Adres her zamanki gibi Türkiye’dir…
Her 100 liranın 80 lirasını Türkiye verirse 20’sini KKTC vermelidir…
İyi hazırlık yapmalı
Müzakere sürecinin başlaması halinde; karşı tarafın her istediğini vermek zorunda değilsiniz…
Ama “masaya oturmam, herkes kendi yoluna” derseniz, böylesi bir siyasete ne BM’den, ne de AB’den destek bulamazsınız…
Müzakere masasına oturduğunuzda, özellikle mülkiyet konusunda ciddi savunma mekanizmalarınızdan biri güneydeki evler ve arazilerimizdir…
Başta Larnaka ve Baf Havaalanlarının arazileri olmak üzere, birçok bölgede değerli mülklerimizin olduğunu anlatabilmeliyiz…
Ayrıca; 1963’ten başlayarak Kıbrıslı Türklere ait çok sayıda mülkü, gerçek sahibinden onay almadan kamulaştırma kararlarını masaya koyabilecek güçlü dosyalarınız olmalıdır…
Uluslararası hukukta “aldık, bitti, artık bizimdir” gibi bir mantık yoktur…
Bunu KKTC siyasileri de biliyordur…
Ama yine de yanlış bir siyaset üzerinde durarak, ileride telafisi mümkün olmayacak tavırlar içine girebiliyorlar…
Güneydeki mülklerin, kuzeydekilerle değiştirilmesi önemli bir avantajdır…
Geri kalan kısmının parasını nasıl ödeyebileceğimizin hesabını yapabilmeliyiz…
Bunca zaman, Rum mülkleri üzerinden yüz milyonlarca Euro götürenlerin yanında duran, ama vergilendirmeyi dahi beceremeyen politikacılar yüzünden ciddi bir krizin kapıya dayandığını hiç kimse görmezden gelemez…
Yüz milyonlarca Euro’nun sahibi olanlara da doğruları söylemek vatani ve insani bir görevdir…
Bırakın güneye geçmeyi, hiçbir ülkeye seyahat edemeden yaşamak zorunda mı kalacak bu insanlar?..
Yüklü miktardaki parayı, Dikilitaş’ın etrafında dönerek harcayamazlar…
Kazananlar; Taşınmaz Mal Komisyonu’nun ihtiyaç duyduğu kaynağın yaratılmasına destek olmalıdır…
Yıllardan beri bu tür uyarıları yapıyoruz…
Siyasiler gibi, mülkten servet sahibi olanlar da bunları dikkate almadı…
Halbuki; bizim çizgimiz herkesin hak ve çıkarlarının korunmasıdır…
Kıbrıs Türk halkının güvenlik altında, huzur içinde yaşamasıdır…
TMK ile Rumlara mallarını geri vermekle bu iş çözülmez. 74 öncesi zaten kendi mallariydi. Yetti mi onlara, yetmedi. Daha çoğunu almak için neler neler yaptılar. Hepsini da versen, yine daha çoğunu isterler. istemeyeceklerini garanti edebilir misiniz? Biz onlara mallarını verince AB ve BM kararlarını degistirecekler saniyorsaniz, gelecek planınız, ongorunuz, niyetiniz yok demektir..