banner564

Çevremiz ve Coğrafyamız

5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde bilim insanları, iklim krizi ve çevreye etkileri konusunda güçlü uyarılarda bulunuyor. Dünyada bu etkilerin en yoğun hissedildiği bölgelerden Doğu Akdeniz havzasında yer alan Kıbrıs için de uzun zamandır tehlike çanları çalıyor.

Yaşadığımız coğrafyada çevre sorunlarının listesi çok uzun; Orman tahribatı, su kaynaklarının yitirilmesi, iklim değişikliğinin insan ve doğa üzerindeki etkisi, denizlerin ve toprağın kirletilmesi, hava kirliliği, plansız yapılaşma, atık ve çöp sorunları...

Sorunlar alt alta yazıldığında karamsar bir tablo ortaya çıksa da, bilim insanları çözümün "imkânsız" olmadığında hemfikir. Ancak kronik hale gelen bazı sorunlar, çevre konusunda çözümlere ulaşmayı daha da geciktiriyor.

İklim değişikliği ve çevresel sorunlar, uzun zamana yayılabiliyor. Dolayısıyla ciddi değişimler her zaman çıplak gözle görünür olmuyor. Bir sorunun açıkça görülür hale gelmesini beklemek, bazen çözüm için geç kalınması anlamına geliyor. Kırılma noktasını aştıktan sonra problemleri çözmeye karar veriyoruz. En başından, sorunu gördüğümüz noktada değil de sistem çöktükten sonra harekete geçiyoruz.

Coğrafyamızda çevre sorunlarının 'çözümsüz' görünmesinde, yasaların uygulanma biçimi de devreye giriyor. Çünkü uzmanlara hangi yasaların hazırlanması gerektiğini sorduğumuzda, "Önce yürürlükte olan yasalar hakkıyla uygulanmalı" yanıtını alıyoruz. Madencilik faaliyetlerini düzenleyen yasaların hikâyesi, en dikkat çekici örnekler arasında. Söz konusu taş ocakları olduğu zaman yaşadığımız coğrafyanın hiçbir zenginliğinin önemi kalmıyor. Bütün bu zenginlik bir rant alanı olarak düşünülüyor. Aslında yasalar genel olarak mevcut. Ama onların üzerinde özel izinler ve özellikle denetim eksikliği çevre sorunlarının oluşmasının önemli nedenleri arasında yer almaktadır.

Yasa ve düzenlemelerde açılan gediklerin yarattığı sorunlara verilen bir diğer örnek ise Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporları. ÇED raporu sisteminin uygulanma amacı, projelerin çevreye etkilerinin ölçülmesi. Ancak bu amacını çoktan yitirdiği yönünde çevre uzmanlarının yoğun eleştirileri var. Birçok çevre davasında da ÇED raporlarının bilimsel olarak hazırlanmadığı, raporların göstermelik olduğu savunuluyor.

Bizim eğitim sistemimizde çevre eğitimi, lise düzeyinde veriliyor. Ancak ders içeriklerinde neden-sonuç ilişkilerinin kurulmasında ve insan-doğa ilişkilerinin kavranmasında eksikler bırakıldığı yönünde eleştiriler sıklıkla dile getiriliyor. Çevre bilincinin eğitim sisteminin ilk basamaklarından itibaren alınması gerektiği ve olguların bir bütün halinde görülmesi durumunda öğrencilerin daha farklı tepkiler verebileceğini kaydediyor.

5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla tüm dünyada olduğu gibi bizim siyasi erkler de dünya çevre günü nedeniyle güzel mesajlar vermektedirler. Fakat doğa verilen bu sözlere, mesajlara önem vermez, icraat bakar. Doğaya karşı işlenen suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur.

Herkese güze bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar. 

YORUM EKLE

banner471

banner474