Sevgili oğlum Toprak,
Annenle birlikte uzun zamandır seni bekliyorduk. Haberini aldığımız ilk günden itibaren senin aramıza katılmanı hep heyecanla bekledik. Annen ilk andan itibaren çeşitli kaynaklardan senin gelişiminle ilgili bilgileri benle paylaştı. Uzun bir süre seni bekledik, fakat doğum günün yaklaştıkça senle tanışmak seni kucaklamak için daha da sabırsızlaştık. 30 Temmuz Cuma günü seni kucakladık. Sen bizle aynı havayı soluyup dünyaya merhaba derken, annenle benimde dünyamız değişti. 
Sen doğmadan önce adının Toprak olmasına karar verdik. Toprak ismini istememiz; toprağın yaşamın temel dört elementinden biri olması ve atalarımızın yani büyüklerimizin ekmeklerini topraktan kazanıyor olmaları etkili oldu.
Doğduğun güne ait gündemi biraz olsun sana anlatmak isterim çünkü sıra dışı bir zaman diliminden geçmekteyiz. Covid-19 pandemisi son bir buçuk yıldır dünya sağlığını meşgul etmekte. Pandeminin seyri kimi zamanlar yavaşlarken, Haziran ayı ile birlikte delta varyantı ile salgın yine yükselişe geçti.
Sen doğmadan kısa süre önce Türkiye’de başlayan orman yangınları henüz tamamen söndürülmüş değil. Türkiye’de yanan ormanlarla birlikte bizlerin de içi yandı. Türkiye’nin en büyük çevre felaketlerinden biri olarak maalesef bu orman yangınları tarihe yazıldı.
Ertelenen Tokyo 2020 olimpiyatlarının oynandığı bir zamanda doğdun. Maalesef bizim coğrafyamızın sporcuları bu olimpiyatlara katılamıyorlar. Ancak gönül bağımız olan Türkiye sporcularını destekliyoruz. Doğduğun gün bireysel okçuluk yarışlarında Mete Gazoz, finale kalan Türk sporcu oldu. Sen bir günlük olduğunda Mete Gazoz İtalyan rakibini yenerek olimpiyat altın madalyasını kazandı. Türkiye spor tarihine adını yazdırdı. 
Sevgili oğlum Toprak; sen kütüphaneci bir annenin ve coğrafyacı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldin. Belirli bir zamana kadar seninle ilgili kararları annenle ben birlikte vereceğiz. Bir süre sonra seninle ilgili kararları üçümüz birlikte konuşup tartışacağız. Ama günü geldiğinde kendi kararlarını kendin vermeye başlayacaksın. Kendi kararlarını vermeye başladığında senden dileğim; bu coğrafyanın bir bireyi olarak Kıbrıs Türk Toplumunun 1920’den 1974’e kadar olan zaman diliminde bu topraklarda neleri başarabildiklerini iyice anlayabilmeni isterim. 1974’ten günümüze kadar geçen süre içinde ise neleri başaramadığımızı iyice analiz edebilmen ve kendi hayatına doğru karlarla devam edebilmen en büyük dileğimdir.
Benim Toprak oğlum, baban senin için bu mektubun sonuna birkaç satır eklememi istedi. Senin gelişini 38 hafta bekledik ve seni 30 Temmuz’da kucağımıza aldık. Babanla ikimizin bütün özel günleri hep herhangi bir ayın 30’una denk gelmiştir, tıpkı senin gelişin gibi. İyi ki geldin. Uzun uzun adını ne koyacağız diye düşünüp, üzerine birçok anlam yükleyerek adını Toprak koymaya karar verdik ve kendimize bir söz verdik bu dünyada iyiye dair ne varsa sana öğreteceğiz diye. Benim Toprak oğlum isminle yaşa, bağrında güzel ormanlar yeşert ve babanla benim en güzel hikayemiz ol. Annen…