banner564

Coğrafya’nın Önemi

Coğrafya ile ilgili çalışmalar günümüzden binlerce yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Yeryüzünde varlık gösteren ilk insanoğlu, hayati idamesini avcılık ve toplayıcılıkla sağlarken seyahat etmek zorundaydı. Bu seyahatler coğrafyanın başlangıcı olarak kabul edilir. İlk yazılı coğrafya çalışmaları ise, Mısırlı, Babilli, Yunanlı filozofların yapmış oldukları basit bir takım tasvirler ve harita çizimlerinden oluşmaktaydı. 
Coğrafya terimi, eski Yunanca’da yerin betimlenmesi anlamına gelen “geo” ve “gráphein” sözcüklerinden türemiştir. Türkçeye “yerçizim” olarak çevirebileceğimiz coğrafya terimini ilk kullanan kişi ise, eski Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşamış, matematikçi , coğrafyacı, astronom ve filozof olan Eratosthenes’dir (M.Ö 276-M.Ö194). Eratosthenes’in “Geographica” adlı eserinde, coğrafya terimini ilk kez kullandığı genel kabul görmektedir. 
Bilimsel anlamda coğrafya 18. yy sonlarında vücut bulmaya başlar. Alman doğa bilimci ve kaşif Alexander von Humbold (1769-1859) fiziki coğrafyanın, diğer bir Alman olan tarihçi ve filozof olan Carl Ritter’de (1779-1859)  beşeri coğrafya kurucusu kabul edilirler. 1950’li yıllara kadar daha çok tasvire dayalı çalışmalar yapılırken, günümüzde teknolojinin hayatımıza daha çok katılmasıyla birlikte, sayısal teknikler kullanılarak coğrafya çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. 
Coğrafyanın gelişimini çok kısaca özetlerken,  dünyadaki bazı coğrafya örgütlerinin de kuruluş tarihlerini aktarmak istiyorum.
Fransa’da, Société de Géographie (Coğrafya Topluluğu) 1821’de
Almanya’da,  Gesellschaft für Erdkunde zu Berlin (Berlin Coğrafya Topluluğu) 1828’de
İngiltere’de, Royal Geographical Society (Kraliyet Coğrafya Topluluğu) 1830’da
ABD’de, American Geographical Society (Amerikan Coğrafya Topluluğu) 1851’de
Japonya’da,  Association of Japanese Geographers (Japon Coğrafyacılar Derneği) 1925’de kurulmuşlardır.
Burada şu noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Coğrafya’nın bilimsel kimlik kazanması ile sıraladığım ülkelerin kendi coğrafya örgütlerini kurması arasında fazla bir zaman farkı olmadığıdır. Coğrafyanın kazandığı bilimsel ivmeyi yakalayabilen ülkeler, günümüzün gelişmiş ülkeleridir. Bu ülkelerdeki coğrafya örgütlerinin köklü ve saygın bir geçmişlerinin olması da tesadüf değildir. Gelişmiş ülkeler coğrafyayı, ülkelerinin geleceği ve güvenliği için, stratejik öneme sahip bir bilim olarak değerlendiriken, dünya ekonomisi ve siyasetine de yön vermektedirler.
Peki KKTC’de coğrafya bilimi ne kadar iligi görüyor?
Coğrafyanın, bir ülkede ne kadar önemsendiğini ve değer gördüğünü öğrenmek için, o ülkenin coğrafya eğitimine ve toplum yaşantısına nasıl yansıdığına bakmak yeterli olacaktır. 
KKTC’nin eğitim sisteminde coğrafya, ortaokul ve liselerde, haftada iki ders saati olarak verilmektedir. Ders saatinin az olması, coğrafya öğretisine gerekli zemini sağlamamaktadır. Ayrıca bilişim ve eğitim adası olma iddiasında ilerleyen  KKTC’de, eğitim hayatına başlamış 12, başlayacak olan 2 üniversitenin de ancak birtanesinde coğrafya bölümü açılmıştır.
KKTC’nin toplumsal yaşantısında coğrafyanın ne kadar yer aldığına bakacak olursak, yerel basın manşetleri durumu özetlemektedir. Yağmur taşkınları, trafik kazaları, artan sağlık sorunları, çeşitlenerek artan suç oranları, milli eğitim sistemin çökmesi ve daha da uzayıp giden, gazetelerin ön sayfalarında yer bulan sorunlar. Gelişmiş ülkelerde benzer sorunlara coğrafik bilgilerle çözümler üretilirken, coğrafyacıların değişik sektörlerde çalışmaları, sorunların çözümünde etkili olmaktadır. Coğrafya eğitimi almış olan bir kişinin ise KKTC’de farklı sektörlerde iş ve kariyer imkanının olmaması, coğrafyanın toplumsal yaşantımıza yansıyamamasının en önemli nedenidir. 
KKTC’deki sivil toplum örgütü olan Kıbrıs Coğrafyacılar Birliği ise 2010 yılının Aralık ayında kuruldu. Başta coğrafyanın önemini vurgulamak ve coğrafik çalışmalar yapmak amacı ile  kurulan Kıbrıs Coğrafyacılar Birliği daha çok yeni ve önünde kat etmesi gereken uzun bir yol var.
YORUM EKLE

banner608

banner474