AİHM’de ve Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi’nde, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun geleceği, varlığı ile ilgili çok önemli toplantılar vardı. Bu toplantılar nedeni ile Kıbrıs Türk Toplumunun duyarlı tüm kesimleri, bir nevi seferberlik içine girdi. Herkes TMK’nın Mülkiyet sorunu ile ilgili, olumlu konumuna atıf yaparak, TMK’yı etkisiz kılma niyetinin boşa çıkması için gayret gösterdi.
Sonuçta biri toplantıyı Aralık ayına ertelerken, AİHM’den de TMK’nın bu sorunun çözümüne katkı sağlayan etkin kurum olduğuna dönük karar çıktı. Ayrıca AİHM’den Yargı Organımızın, bağımsız ve hukuk temelli etkin ve saygın bir kurum olduğuna dönük yine atıf çıktı. Ancak bu kurumların, etkin ve hızlı hareket etmesine dönük de ciddi uyarı var.
Hal bu iken, bu uyarıları nasıl ele alacağız ve siyasal düzlemde de uluslararası alanda nasıl davranmamız gerekir diye kafa kafaya vermemiz gereken bir anda, Hükümet ortağı Sayın Arıklı, bir çuval inciri berbat etmek niyeti ile hareket eden demeci patlattı. Güneydeki bağnazların mülkiyet sorunu ile ilgili aldıkları tutuklama emirleri, sanki çok matah bir şeymiş gibi, hemen Kıbrıslı Rumlara dönük aynısı uygulansın diye demeç verdi. Ayrıca sınır kapılarının artırılması değil de azaltılması için kararlar alınsın dedi. Yani, “kısasa, kıssas” dedi.
Bu demeci AİHM’in, TMK ve Yargı Organımızla ilgili aldığı olumlu kararın ertesi günü verdi. Yani sanki AİHM’in; TMK’yı yok hükmünde saymamasına öfkelendi. Ayrıca; bu açıklamayı, Temmuz ayı sonunda gerçekleşecek 5’li Zirve öncesinde yaptı. Üstelik de Türkiye’nin Avrupa Savunmasına dahil olması için gerçekleşecek Zirve öncesi, bunu yaptı. Yani Güneydeki ELAM, DİKO ve EDEK gibi bağnazların; “Cumhurbaşkanları” Sayın Hristodulidis’in, Türkiye’nin Avrupa Savunma Sistemine dahil olmasını veto etmesi baskısını, iç siyasetlerinde yemesini kışkırtmak gibi bir gizli amacın dürtüsü ile mi bu açıklamayı yaptı? Yani Kuzeyde ve Güneyde, ‘çözümü çözümsüzlükte’ görenlerin ortak niyetine su mu taşıyor? Üstelik, aynı Bakanlar Kurulu’nda birlikte görev yaptığı “arkadaşı”, Ekonomi Bakanı Sayın Olgun Amcaoğlu’nun, “Eğer Kıbrıslı Rumlar kuzeye gelip, alış veriş yapmasaydı, KKTC çoktan resesyona girerdi” diye verdiği demecin mürekkebi kurumadan, sınır kapıları azaltılsın da deyi verdi.
Bu demeç bana, çocuğunu kucağına alıp, elinde bir bidon benzinle dama çıkıp, “yaklaşmayın yakarım” diyen uyduruk şantaj girişimi yapanı hatırlattı. Tüm toplum kesimleri bunlara rağmen, AİHM’in aldığı bu olumlu kararı nasıl ilerleteceği ve mülkiyet sorunun esaslı çözümünü sağlayacak olan ‘Karşılıklı Kabul Edilecek’ bir antlaşmanın ilerlemesi için neler yapılması gerektiğine odaklanmalıdır.
Özetle; Rumlara karşı alttan almaya devam edelim, hep onların dediği olsun. Böylece kendimizi onlara yamarız diyorsunuz yani...?