banner564

Değişen bir şey yok

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, GKRY lideri Anastasiadis ve BM Genel Sekreteri Guterres ile Kıbrıs konusunu görüşmek üzere geçtiğimiz hafta bir araya geldi. Kıbrıs sorunu en son Nisan ayındaki gayrı resmi beşli görüşme sürecinde gündeme gelmişti. Beşli görüşme sürecini Birleşmiş Milletler (BM) Ofisi, "Yakın gelecekte Kıbrıs sorununa kalıcı çözüm bulmak için tarafların ortak zemininin olup olmadığını belirlemek." olarak açıklamıştı. Şimdi de Kıbrıs sorununda ortak zemin olup olmadığının belirlenmesi için üçlü görüşme ortamı hazırladılar.
Görüşme sonrası tarafların açıklamaları; Kıbrıs Türk toplum lideri Sayın Tatar, 60 yıldır yapılan görüşmelerden bir sonuç çıkmadığı için aynı anlayışla bu görüşmelerin sürdürülemeyeceğini ifade etti. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis ise, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri dönülmesini ve Kıbrıs Cumhuriyeti yapısından federasyona evrilmesi tezini ortaya koydu. BM Genel Sekreteri ise güven yaratıcı önlemlerin ileri götürülmesi ve gelecekte bir diyaloğun yeniden başlayabilmesi olasılığını araştırılması adına özel temsilci atama niyetinde olduğunu belirtti.
Kısacası Kıbrıs Sorununda bilinen manevralarla, taraflar pozisyonlarını korumaya çalışmaktadırlar. Ancak bizler Kıbrıs Sorunundan ziyade, Pazartesi KKTC Meclisi’nin yaz tatilinden sonra açılıp açılamayacağı konusu ile daha ilgiliyiz. Yanlış anımsamıyorsam Meclis yaz tatiline girerken de nisap sağlanarak kapanmamıştı.
Yaşadığımız coğrafyada sosyal ve ekonomik sorunlar pandemi sürecinin getirileri ile birleşince, içinden çıkılamaz düzeye gelmişlerdir. Meclisin yeni yasama yılda daha önceden olmadığı kadar verimli çalışması gerekmektedir. Ancak beklenen böylesine bir performansın büyük bir hayal olduğu hepimizin kabulüdür sanırım. Bu durumu eleştirenler, sistem değişikliğinin şart olduğunu belirtirken, sistem değişikliğini “Başkanlık Sistemi” olarak belirtmektedirler.
Yaşadığımız coğrafyada ciddi bir değişime ihtiyaç olduğuna şiddetle inanlardan biri olarak, bu değişimin sistemle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Konuyu bir iki küçük örnek açıklamaya çalışayım;
 2020-2021 öğretim yılı, sınıf geçme tüzüğü gereği sınavlar yapılarak tamamlanır. Ancak sınıfta kalan öğrenci velilerinin talepleri doğrultusunda, tüzükte yer almamasına rağmen Bakanlar Kurulu kararı ile sınıfta kalan öğrencilere ek bütünleme hakkı tanınır.
Toplu taşımacılığın zayıf olduğu ülkemizde hemen hemen herkesin iki veya üç arabası vardır. Kimileri arabalarının seyrüsefer vergilerini düzenli öderken, kimileri hiç ödememektedir. Yine bir Bakanlar Kurulu kararı ile seyrüseferi ödenmeyen araçlara af çıkartılır.
Örnekler çoğaltılabilir, hatta benim aklıma gelmeyen benzer uygulamaları siz okuyucularım anımsayacaklardır. Bu ve benzeri uygulamalar toplumsal değil, bireysel uygulamalardır. Toplumsal olmayan bu ve benzeri uygulamaların sistemle hiçbir ilgisi yoktur, tamamen zihniyet ilgilidir. Dolayısıyla değişimin sistemde değil tamamen toplumsal zihniyette olması gerektiğini düşünenlerdenim. Sistem değişse de zihniyetlerin değişmemesinin mantıksal çıkarımı, hiçbir şeyin değişmeyeceğidir. Kısacası Kıbrıs sorununda da bir değişim yok, bizde de bir şeyin değişeceği yok…
Herkese güzel bir hafta dileklerimle, iyi pazarlar.

YORUM EKLE

banner608

banner473