banner564

Dervişin kaşık hikâyesi

 Bir toplumun inişleri, çıkışları ve zor zamanları olabilir. Toplumun inançları kırılıp, vazgeçme noktasına da geline bilinir. Fakat temelleri sağlam yapılı toplumlar kendilerini dipte hissettikleri an, toplumun dayanışma ruhu ortaya çıkar. İşte bu ruh toplumu silkeler ve onlara güç verir. Darboğazdan geçtiğimiz şu günlerde toplum olarak ihtiyacımız olan, aradığımız şey tam olarak bu dayanışma ruhudur. 

“Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” dayanışma ruhunu açıklayabilecek, herkesin bildiği üç silahşörler filminin repliğidir. Fakat bu repliği sadece filmin kahramanları olan Atos, Portos, Aramis ve Dartanyan’ın, bir araya gelmiş heyecanlı bir grubun sloganı olarak algılamak yanlış olur.

Örneğin kendimizi ele alalım. Bir insanın doğal koşullarda hayatına devam edebilmesi için, vücudunun sağlıklı organlardan oluşması gereklidir; kalp, ciğer, böbrek, mide gibi… Bir araya gelen organlar bir insan yaşamı içindir; hepimiz birimiz için. Bu organlardan biri olmazsa insan yaşamı sağlıklı olmaz! Yani vücudumuzun bir organı aynı zamanda tüm organlar içindir; birimiz hepimiz için.

Aynı şekilde bir toplumun işçisi, memuru, yöneticisi, meclisi gibi unsurlar sağlıklı bir şekilde bir araya geldikleri zaman sürdürülebilir bir devlet yapısı oluşturulur. Devlet yapısındaki unsurlardan biri eksik veya sağlıksız olursa, o devlet de olmaz.

Bu örnekleri çoğalta biliriz. Sizlerde üç silahşörlerin repliği kapsamında düşündüğünüz zaman nice örnekler bulabilirsiniz.  Yaşadığımız coğrafyada ben olamayacağını, biz olmak zorunda olduğumuz ve bu inanca sıkı sıkıya bağlı olmak zorunda olduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Bunu nasıl başarılabileceğini anlatan bir kıssadan hisse;

Dervişe bir gün sormuşlar:
“Herkes elini taşın altına koymalı” sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?
Derviş size farkı gösteriyim der:
Önce sadece “Herkes elini taşın altına koymalı” sözünü edenleri çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi sofrada yerlerini almışlar. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Derviş şöyle bir şart koymuş:
– Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.
Ahali peki deyip çorbalarını içmeyi denemişler. Fakat kaşıklar uzun geldiğinden sıcak çorbayı döküp saçmaktan hem kendilerini yakmışlar hem de ağızlarına bir damla bile götürememişler. En sonunda bakmışlar olacak gibi değil sofradan aç kalkmışlar.
Daha sonra derviş, bu defa gerçekten ellerini taşın altına koyabilenleri yemeğe çağırmış. Onlara da aynı şartı dile getirmiş.
Her biri uzun kaşığını çorbaya daldırmış, sonra karşısında oturan kişiye uzatarak çorbalarını içmişler. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve sofradan afiyetle şükrederek kalkmışlar.
Derviş “Herkesin elini taşın altına koymalı” sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasındaki farkı soranlara;
– İşte! Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim ötekini düşünür de doyurursa, o da öteki kişi tarafından doyurulacaktır.

Herkese güzel bir hafta dileklerimle iyi pazarlar. 

YORUM EKLE

banner608

banner473