Devamlı olarak Devlet Güzellemesi yapan, dün bunu “forever” ile ifade edip, günümüzde  “ iki eşit egemen devlet”  diye tercüme eden içimizdeki güçler, son zamanlarda farklı sözler söylemeye başladı. Bunların en keskinlerinden ve Bakan olan biri, “bu devleti yıkıp, yenisini kurmalıyız” da dedi. Bunu bir muhalif söyleseydi şimdiye kadar ne anarşistliği ne de Rumculuğu kalırdı, bir de PKK’cılığı da buna eklenirdi.
Peki, bu lakırdılar, siyasi kulislerde gizli gizli üzerinde gevezelik yapılan söylemlerden arı mı? O kulislerde bu çevreler, “KKTC’nin artık değişmesi gerektiği ve Kıbrıs Türk Devleti ilanı ile yeni bir devlete kavuşmamız gerektiğini” konuşuyor. Bilindiği gibi, Kıbrıs Türk Devleti ifadesi;  Annan Planının Federal ilkeleri ışığında, Kıbrıs Türk Toplumunun Kurucu Devletinin ismi idi. Bu isimle İKÖ’ye üye olduk. Şimdi ‘BM Parametrelerinden vaz geçtik’ diyor Sn. Tatar ve ekibi; bu nedenle, iki ayrı devlet tezini ileri sürmek için 1983 KKTC ilanı nedeni ile BM’nin aldığı kınama kararı ve tepki yüzünden bunu pazarlamanın kolay olmadığını biliyor.
 O zaman, Annan Planındaki isimle KKTC’yi değiştirelim, yani kartları karıştırıp yine, “asso pik” elimizde olsun açıkgözlüğü ile bu “parlak” fikir ortaya atılmaya çalışılıyor. Ama BM Parametrelerini reddetmekle bu da ölü doğan bir fikirdir. Ama en garibi ne biliyor musunuz?” Federal çözüm öldü gömüldü” diyenlerin, kendi tezlerini dahi, Federal çözüm deviniminin ürettiği değerlerin mirası üzerinden temellendirmeye çalışmalarıdır.
 Halbuki bu mirasın yanına dahi yaklaşamazlar. Çünkü bu değerleri yaratan birikimin hısımı değil,  hasmıdırlar. 
Olayın diğer yanı da önemli. Çünkü Kıbrıs Türk halkı, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde ve 1963-74 arasında oluşturduğu Kıbrıs Türk Yönetiminde, demokrasi ve hukuk devleti için özürlü dahi olsa devlet geleneğin temelini attı. 1974 sonrası, Kıbrıs Türk Federe Devleti ilanı, Kurucu Meclis ve Anayasalı, çok partili demokratik ortama girmekle de bu geleneğini geliştirecek adımlar attı. Düşe kalka, bu konuda ilerlerken, 1983 KKTC ilanı ile yeni devlet denerek, KKTC ilanı gerçekleşti. O günden sonra sorunları olsa dahi, demokratik hukuk devleti alanında ciddi birikimler ve değerler biriktirdi. Şimdi sorunlar diz boyu. O zaman egemen olanlar faturayı devlete ve halka kesmeye kalkıyor. “Yıkalım bu devleti yenisini kuralım “ sözü bundan geliyor. Çünkü bu efendilerin tahammül edemedikleri şey, bu süre içinde aksak da olsa Kuzey Kıbrıs’ta temelleri atılan Yargı Bağımsızlığı ve Hukuk Devleti ilkeleridir.
Çünkü Sayın Faiz Sucuoğlu’nun imzaladığı o Protokolde yazan ve benimde beğendiğim o cümle şöyle idi:“ Millet iradesinin önündeki engeller kaldırılacaktır.” Ama buna imza koyan KKTC’de hükümet edenler, 3 yılda Meclisten 33 tane yasa geçirmezken 80’¡ aşkın Yasa Gücünde Kararname ile memleketi yönettiler. En son Kıb -Tek’e ihalesiz yakıt alımı için dahi Yasa Gücünde Kararname çıkarttılar. Yani milletin iradesi önüne, Meclisi devre dışına iterek engeli bunu imzalayanlar koydu. Üstelik “milletin iradesi önündeki engeller kaldırılacak” diye imza koyan, son seçimin halk iradesi ile Başbakan görevi verdiği ve kendi partisinin Kurultayında Başkan ve Parti Meclisinin de Başbakan görevi verdiği Sayın Sucuoğlu, kendi imzası ile ifade ettiği bu değeri koruyamadı. Kendine dönük engelli, millet iradesine rağmen engelleyemedi. Şimdi ise devleti yıkmaktan söz ediyorlar.
Çünkü yılların bin bir çilesi ile temelleri atılan yargı bağımsızlığı, söz ve fikir özgürlüğü, demokratik diğer değerler, ancak yeni devlet diyerek, yürütmeye despotik yetkiler verecek, sözde yeni anayasa ile yok edilebilir. Bu yüzden devletçi kesilenler, şimdi yıkım edebiyatına soyundular. Yani egemen olanlar artık bu krizi olağan yollarla aşamayacaklarını gördüler. Şimdi darbeciliğe oynuyorlar.