banner564

Devletin varlığını hissetmek

  Sosyal medya, Kıbrıs Türk toplumunun düşüncelerini, eğilimlerini, kültür düzeyini ve daha birçok şeyin ortaya çıkmasına yardımcı oluyor...
  Sosyal medya sayesinde bazı insanların duygu ve düşüncelerini daha yakından öğrenme imkanı doğuyor...
  Küfürlü paylaşımlar ayrı bir konu...
  Seçimden hemen sonra Meclis’in ilk gündem maddelerinden biri bu olmalıydı...
  Ama nerede o cesaret ve sorumluluk bilinci?..
  Son seçimlerde 50 milletvekili adayını bulmakta zorlanan, onlarca kişiye adeta yalvarmak zorunda kalan partiler, bir sonraki seçimde daha ciddi sıkıntılar yaşayacak ve seviyeyi daha da düşürmek zorunda kalacaklar...
  Halbuki; iyi yönetim için, iyi seçimler yapılmalı...
  Bu konuyu bir kenara bırakalım...  
  Paylaşımlarda her ne halse, Kıbrıs Türk halkının 1963-1974 yıllarında yaşadığı zorluklardan ve uğramış olduğu haksızlıklardan söz edenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır...
  Onları da ‘çözüm karşıtları’ sınıfına koyuyorlar...
  Halbuki; sağlam bir barış ve kalıcı bir çözüm için geçmişin çok iyi bilinmesi ve ona göre tedbirlerin alınması şarttır...
  Özellikle de 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3 yıl gibi kısa bir sürede nasıl yıkıldığını bilmek çok önemlidir...
  İçinde bulunduğumuz Şehitler ve Mücadele Haftasında, geçmişte yaşananları doğru ve eksiksiz anlatanlara ‘çözüm karşıtı’ olarak bakmak yerine, yaşananlardan dersler çıkarılmalıdır...

Hızlı adımlar atılmalı

  Tarihimiz özellikle gençlere doğru bir şekilde anlatılmalıdır...
  Geçmişi bilmeden, sağlam bir gelecek yaratamayız…
  Bunu gençlere anlatmalıyız…
  Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm istiyorsak geçmişi mutlaka bilmeli ve sağlam bir gelecek için alınması gereken önlemler üzerinde ısrarcı olmalıyız…
  Ayrıca gençlerin tamamını ‘herhangi bir üniversitenin herhangi bir bölümden’ mezun etmek yerine; ülke ihtiyaçlarına göre kalifiye eleman yetiştirilmesine yönelik uygulamalar başlatılmalıdır...
  Her Bin 200 kişiye bir eczane düşerken, bunun ileride ne büyük sorunlar yaratacağını da düşünmeli ve eğitim sistemini ona göre planlamalıyız…
  Bu ülkede daha çok eczacıya, daha çok iletişimci ve işletmeciye veya beden hocasına ihtiyaç yoktur…
  Binlerce otel ve restoran çalışanına, inşaat ustasına, matbaacıya, tarım işçisine, demirciye, tamirciye ihtiyaç vardır… 
  Dolayısıyla üniversitelerimizde ‘vatandaşlar için’ hangi kontenjanların açılacağına ‘ihtiyaç çerçevesinde’ karar verilmelidir…
  Ama her şeyden önce ‘Yedek Subay’ uygulaması yeniden gözden geçirilmeli ve bu konuda yeni tedbirler gündeme getirilmelidir…
  Bunun yapılmaması halinde birkaç yıl sonra her 500 kişiye bir eczacı düşecek ve gerek turizm, gerekse sanayi sektörü için daha çok yabancı işçi ithal edilecek…
  İyi pazarlar… 

YORUM EKLE

banner471

banner473