banner564

Dibin dibi ve anı

Yaşadığımız ortam beni anılara götürdü. Bu nedenle, toplumda oluşan kırılmanın, artçı depremlerle daha da derinleştiği 1990’a gittim. Çünkü 1990’da KKTC Meclisinin, %45’ ini resmen gasp eden UBP liderliğinin kibri doruğa çıkmıştı. Buna, TKP ve CTP’ nin Meclis Boykotunun yol açtığı ortamın eklenmesi de egemen güçlerin pervasızlığını çok artmıştı. Bu halde iken, bir de Körfez Krizi de patladı. O, savaş ve gerilim, zaten sorunlu olan ekonomiyi daha da alt üst etti. 
Böyle bir ortamda CTP ile TKP, Meclis dışında Boykotla kalmasına karşın; sendikaların hükümetle sert pazarlık yapmaması görüşünü toplumsal sorumluluk zemininde destekledi. Ama bu sorunlu dönemde tüm siyasi güçler, yeni bir uluslararası gelişmeyi değerlendiremedi. Bu ise Güneyin, Sayın Vasiliu Başkanlığında AB’ye üyelik için başvurması idi. Çünkü; CTP ve TKP Boykotla oluşan derin demokratik sorunlara odaklanmıştı. UBP ise Körfez Krizinin yol açtığı derinleşen ekonomik sorunlara karşın, sendikaların, CTP, TKP’nin sorumlu davranışını; kendi dar siyasi çıkarları için pervasızlığı daha da artırarak değerlendirdi. Fakat bu kibir,  pervasızlık, onun iç çelişkisini de besledi.  UBP ve Sayın Denktaş’ın çelişkisi derinleşti. DP doğdu.
Böylece sağ ve sol olarak kafamız içe, daha bir gömüldü. Bu halde iken Güneyin AB üyelik başvurusundan sonra olay, Hükümetler Arası görüşme aşamasına geldi.  Buna bir de Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği ilişkisini geliştirme girişimi eklendi.  
Yani, Solun ve Sağın iç siyasi sorunlara kafalarını gömmesi sonucunda, 1994 başında kurulan DP- CTP Hükümeti, Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve UBP ile TKP hep birlikte şu gerçekle yüz yüze geldik. Türkiye, AB ile Gümrük Birliği Antlaşmasını imzalama noktasına girdi. Ama 1990 sonrası AB üyelik başvurusu yapan “ Kıbrıs Cumhuriyeti” de üyelik için Hükümetler Arası görüşme zeminine adım attı. Bu olayı fark edince; DP - CTP Hükümeti, BB Sayın Hakkı Atun ve BB Yardımcısı Sayın Özker Özgür Başkanlığında toplandı. Bu gelişmeleri değerlendirerek, ‘madem Türkiye Gümrük Birliği Antlaşmasına girecek ve Kıbrıs’ta bu gelişme üzerine Garantörlerin de en azından sessiz kalması ile Hükümetler Arası Görüşme süreci başlayacak; o zaman bizde BM Parametreleri temelinde ve 1960’ ın Kurucu Ortağı olarak, Kıbrıs’ın AB üyelik sürecine, Federal çözümün tarafı olarak katılma talebi yapalım’ değerlendirmesi yaptık. Bu görüşü, Cumhurbaşkanı Denktaş’ a iletmeyi Başbakan üstlendi. Arkasından CB Sayın Denktaş’ın katlımı ile Bakanlar Kurulu Toplandı. O toplantıda konu her yönü ile tartışıldı. CB Sayın Denktaş, bu görüşleri Ankara’ya ileteceğini endişe ve tespitlere katıldığını söyledi. Başbakan Sayın Tansu Çiler’le görüşmeye gitti. 
Arkasından ayağının tozu ile olağanüstü toplantıya çağrılan Bakanlar Kurulu Toplantısına katıldı. Toplantı başında Sayın Özkan Murad’ın “ nasıl geçti Sayın Cumhurbaşkanı”  demesi üzerine, bir sarı zarfı ortaya atarak; “ alın da okuyun, o kadının görüşlerini” dedi. Okundu.  Bu; sizler merak etmeyin, biz Gümrük Birliğine girdikten sonra sizi de savunacak ve oraya taşıyacağız gibi,  temeli olmayan bir görüştü. Buna katılmadığımızı söyledik. 
Rahmetli Sayın Denktaş’ta memnun değildi. Ama birlikte gidelim, tartışalım; halka bunu izah edelim söylemlerimize ise siz yapın, ama ben Anavatan ile böyle bir tartışma içine girmem dedi. Sonuç, Türkiye kendisi için doğru bir adımla, Gümrük Birliğine girdi. Ama “Kıbrıs Cumhuriyeti” çözüm olmadan, AB üyeliğine giden yolun, ilk en esaslı adımını, Hükümetler Arası görüşme sürecine başlama hakkı ile attı. Bu adım, daha sonra 1999 AB Helsinki Zirve sonucunun; yani Türkiye’nin AB Aday Üyeliği hakkını alması, ama ‘Kıbrıs Sorunu Çözülmeden Kıbrıs AB üyesi olabilir’, kararını da bununla birlikte kabul etmesi.  Kıbrıs Türk Toplumu iktidarının da buna sesiz onayı ile bu temel oluştu. Bunu niye anılar diye yazdım? Çünkü bugünde tıpkı, 1990 sonrası gibi kafamızı tamamen içe gömdük. Ayni zamanda her geçen günle; ekonomik, demokratik ve siyasi olarak sorunlarda, dibin dibini görmekten bunaldık. Üstelik, siyasi temelde bölündük. Ama dış dünyada, bölgemizde ciddi gelişmeler yaşanıyor. Bunlara dönük zerre duyarlılık içinde değiliz. Yani ansızın şok yaşayacağımız olaylarla yine yüz yüze geleceğiz. Kısacası iç kamplaşma, toplumun aklını da dumura uğratır. Yeni geleceğe yara taşıyacak tehlikeler, böyle ortamda gelişir. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Senin Rum dunuru akıncı ne yaptı Annan referandumunda ne oldu crans montanada ne oldu verilen sözlere rağmen Rum tek taraflı AB üyesi yapılırken ne oldu ha senin bir milletvekilin haddini aşmış ona kobaniden garadan deyri zordan mahmurdan kadim arkadaşlarının selamı varmis

Turkish power
Turkish power - 2 yıl Önce

Ne TC onayı madrabaz TC Annan referandumunu federe devlet olarak AB üyeliğini destekledi TC ab uyesi Miki Güney'in üyeliğini veto etme hakkı olsun yalan dolan salliyorsun referandumda hayır çıkarsa iki tarafı da almayacağız ambargolari kaldıracağız diye kim söz verdi kim sözünü tutmadı kaç yaşına gelmişsiniz yalan söylerken yüzünüz kizarmiyor edep yahu

Hasan Nuri
Hasan Nuri - 2 yıl Önce

Çok doğru bir yorum Sayın Soyer ‘ Kısacası Kıbrıslı Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti ile ve de Anavatan Türkiye’nin onayı ile AB tam üyesi olmuşlardir , Aynı zamanda Kıbrıslı Türkler sessizliğini koruyup Rumlar’ın Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında AB üyesi olmalarını kabullenmiştir . Garantör ülke Türkiye’nin onayı olmasa idi Kıbrıs Cumhuriyeti AB tam üyesi olamaz idi !

banner608

banner473