banner564

“Dinde zorlama yoktur.”(2-Bakara Suresi 256)

“Misyonerken Güney Afrika’ya geldiklerinde toprak bizde, incil onlardaydı. Sonra bize ‘gözlerimizi kapatalım, dua edelim’dediler, gözlerimizi açtığımızda gördük ki İncil bizde, toprak onlardaydı.” Desmond Tutu(Nobel Ödüllü) 
İncitilecek teni incinmesin insanın, ancak kanunlarla verilecekse verilir cezası eğer suçluysa, sonra vicdanı temiz mi insanın, din ve imanı var mı, kaç ayet biliyor sormalı; korkutmak çare değil, korkutmuyor ki beni ya sizleri? Yoldan sapmış olmayın, rivayet olmayan sünneti dinleyin, hadislere kulak verin, ayetleri ise ezberleyin... Kanunlar tabii bizim özgürlüğümüzün korunması, düzenli ve disiplinli yaşamamızının temel kaynağı, zamanla bazı iyleştirmeler ve eklemelerle daha da iyi olacak olanın olmasıdır isteğimiz. Kitap nedir bilmeli, insan onun vasıtasıyla doğru yola iletilmeli; kazanmak tercihlerimizi doğru yapıp çok çalışma ile, iman ve inanç kuvvetiyle ilerlemektir. Hiçbir zorluk insanın taşıyamayacağı bir yükten fazla değildir. Herşey hesaplanmış insanın kader çizgisine yazılmıştır.
İnanmayanlara yazık değil, okuyup öğrenmek istemeyenlere ayıp, okuyun biraz, okuyun! Sadece O kitabı değil, her kitabı, kendimizi geliştirebilecek her kitabı; kültürlü bir birey olmak için, daha az çatışmaların olduğu, ahlak olgunluğunu elde edebilmemiz için; aile terbiyesinden sonraki en önemli terbiye kitapların sizi terbiye etmesidir. Sen de gel inananlardan, okuyanlardan ol! Senin bir benzerin yoktur, O’nun ve kitabınında yoktur. Dünya sana göre programlanmış, içinde yaşayan insanlar sayesinde çetrefil bir düzen haline getirilmiştir. Kur’an’ı bütün olarak anla, anladıklarını unutma ve hayatına geçir... Nasıl olduğu çok kolay yalnızca okumak, kulaktan dolma etraftan elde edilen duyumlarla değil... İnsana akıl verilmiş kullanmasını bilmek gerekir. Sözüm yapmayanlara, yapamayanlara az biraz cesaret ve emek, herşey daha güzeline varır, sizin benliğinize, gerçekliğinize varır...
  Hiç bir şeyi hiçe saymayın, bunda bir hikmet vardır diye iyice düşünüp kavrayın sonra oluş halindeki fiiliyatı uygulamaya geçin. Ruhlarına vahyedilenler, sizler, hiç kimseniz birbiriniz arasında düşünsel ve cinsiyet anlamada ırkçılığa varacak şekilde ayrımcılığa gitmeyiniz çünkü herşey emanet ehline göre verilmelidir; Kur’an’a göre kadın erkek farketmez; hepimiz insanız, hayat bizi şekillendirir, bazen hayata karşı koyamayız, ya biz onu yeneriz ya o bizi, o yüzden, etaplı ve engebeli bu hayat yolunda, nebi ve resulu takip edilim, kanunlara uyalım ve kendimizi daha iyi tanımaya çalışalım.
-Sarf ettiğimiz zaman boşlukta yitirmesin enerjisini, hep doğru istikametini bulsun!-


POETİKA 28-30
- Şiir, kendi ‘sekter’ini kuran bir Nihilistir. Kesin dogma’lar(Nassi Kât’i) üzerinde durmaz ama Mutlak Gerçek’liğin peşindedir; bu saflığı ve şeniyeti yaklamak tahteşşuur bir stilizasyonu gerektirir. Dünü öğrenip dünün işaretleriyle bugünü anlayıp bugünde kalmamak koşulu ile yarını ise sezebilmek için kendi içimizde melce aramalıyız. Şiiri bir emtia olarak kemiyete sığdırmamalıyız, şiir realite de mekân-döngüler içinde büyüyen yeni boyutlara ulaşabilen yegâne deyimleme ipuçlarını kullanarak insanın saflığına ve çıplağına erişebilecek enfüsilik(öznellik, subjectivité)  temâyülüdür.  “her baktığım şiir oluyor”(Apollinaire), bakmak ve görmek arasındaki her şiir göremediğim vahiy şiirlerimdir; onlar bana sezgilerimin olduğunu hatırlatır; okudukça iççağrı’lıyım, yazdıkça “kesin de söylesem gene sormaktayım—Et si j’affirme, j’interroge encore”(Jacgues Kignut). Tekrar tekrar başlıyorum, tekrarı ‘olmak’ için bir iki tekrarın; karar kılmak için bir iki karara her defasında baştan başlıyor, baştan başlıyorum.
- Yeni bir dil yaratmak, ille de bir ideolojinin esiri olarak politik görüşlerini şiirin içinde eritmek değildir. Şairin ereği en güzeli yaratmaktır. Sanat, şairin kendi içinde özgür bir ruhu yapılandırmasıdır aslında; o kelimelerin kâinatı, her sözcüğün bilinçaltındaki mührüdür, ve de onlardır ki öz-yaşamın sağtöreleri, madde ve ruhun ayrılmaz bir bütünü düşünceyi kafamızda görünür kılanlardır. Tüm o görünmez uhrevî duyguların teksifiyle tekâmül eden biricik teessür şuur; şairin dil zerresinde vahdet kapılarının tecellî anahtarıdır.
- Anlamsızlığa (absurdity, absurdité) giden şiirin mihrak noktası ferdin kendini bilmemesi ve yok sayması arasına şüpheli iç güdüleriyle yerini muhafaza edecek şey cemâziyelevvelle beraber bir oluş-olgu olup bu merhalede kendi birikmiş bilgisini istemeyen, geleneği benimsememiş ve azat edenlerdir(who emancipates). Bu tahammürle(mayalanmayla); hâddın, şiirin hareketsizliği safhası ile zamansızlığı arasına kendi duyulu anımsamasını yerleştiren ve o yola giden ve o yoldan dönmesini gizli kılacak kesif bir şey vardır şairin kalbi içersinde; o da kendi âlem-şümul algısızlığıdır; zaten insanın içinde var olan bir şeyi inkâr etmesi ölçüsünde; şairin şiirde ölçüsüzlüğünü ifade etme oranı kadar oransızlığı da mevcuttur,“şiir örtülü sanattır, eksiğini fazla göstermez.”(A.H.Tanpınar). Fakat o eksiği anlamsızlıkla bağdaştıran şairler müteşairlerdir, primitif düşünenlerdir(iptidâî, ilkel). Şiir sanatı Arkaizm’le yürüyen yeni şekil, kalıp ve biçim ve biçemleri, ruh hallerini, üslup, tarz ve tavırlarını içeren tenâkuz yaratmayacak, dilemma oluşturmayacak kaideleri içeren kozmogonik, uzamsal, zamansız bir fraktal gerçeklikte şairi kendi mitolojisiyle buluşturur.


HAYAT SİZE
hep bu hayat size işlemekte
hep bu hayat size, bencilliğinize,
düşüncesizliğinize, bıraktınız siz..
/beni bitkiselliğinize, sizsizliğinize
-terkeder miyim artık kendimi 
hiç imkân da bırakmadınız ki
hiç akıl fikir de, adap, edep de 
gündüzleri şarkımızı söylerim de,
ya gece kıvranırken sancılar içinde.. 
kimse bilmez, bilmemeli çektiklerimi
belki unutursunuz terbiyesizliklerinizi,
sensizliklerinizi, geçenyalnızgünlerinizi
-değer miydi kalbime, kaderimdi belki?

YORUM EKLE

banner608

banner474